Categories: GÜNDEM

ASGARİ ÜCRET BEKLENENİN ALTINDA , ZAMLAR İSE ATAKTA

ADNAN ONAY

 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu son toplantısında zam oranını belirledi. 2026 yılı için net asgari ücret 28.075 TL olarak açıklandı. Açıklanan bu rakam asgari ücretle geçinen milyonlarca çalışanı memnun etmedi. Yüzde 27’lik artış, yıl sonu enflasyonunun altında kaldığı için alım gücünde reel bir iyileşme sağlamaktan uzak kaldı. Ancak bu “az zam” bile piyasada zincirleme bir zam dalgasına dönüşmekte gecikmedi.

Market raflarında, manav tezgâhlarında, kasaplarda, hatta küçük esnafın vitrinlerinde fiyat etiketleri bir anda değişmeye başladı. “Asgari ücret arttı, maliyetlerimiz yükseldi” gerekçesiyle yapılan zamlar, çalışanların cebine giren parayı daha doğmadan eritti.

Üstelik bazı ürünlere yapılan zamlar, asgari ücrete yapılan artış oranlarından bile fazla. Yıl içinde bu ürünlere ne kadar daha zam bindirileceği ise meçhul. Zira, piyasa denetimi diye bir şey yok. Dileyen, dilediği ürüne dilediği fiyatı yazıyor, bunun adına da serbest piyasa deniyor!

 

Devlet, dar gelirliyi zora sokan ve her şeye sık sık zam yapan piyasaları denetlese, devlet gelirlerini artırmak için zamları bindirmese, devletin her kesiminde tasarruf tedbirleri uygulansa, ücret uçurumlarına göz yumulmasa, asgari ücretliler, dar gelirliler, emekliler mevcut duruma belki de bu derece tepkili olmazdı.

 

Türkiye’de çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücret veya civarında gelir elde ediyor; bu da 8-9 milyon civarında insana karşılık geliyor. Bunların çoğu ya taşeron şirketlerde ya da orta/küçük ölçekli özel şirketlerde çalışıyorlar. Taşeronlar hem ihaleyi alanı, hem kendilerini kâr ettirmek zorunda. Devlet ihalelerinde üçüncü taşeron bile var. Geriye suyunun suyu kalıyor! Bu şartlarda bu tip işverenlerin çalıştırdıklarına az ücret, çok çalışma dayatmaları kaçınılmaz hale geliyor.

 

Orta ve küçük ölçekli şirketler maliyet kalemlerinde sadece işçilik maliyetlerini kısabiliyorlar. Diğer bütün kalemler devletin belirlediği sabit kalemler. O nedenle, bu işletmeler genellikle asgari ücretle çalıştırabilecekleri kişileri istihdam ediyorlar. Eğer, asgari ücret hiç olmazsa devletin yeniden değerleme oranları dikkate alınarak belirlenmiş olsa asgari ücretliler en azından enflasyona ezilmemiş olurlardı.

 

Asgari ücrete yapılan düşük oranlı zamma bakılırsa aldıkları emekli maaşlarına feryat eden emeklileri de aynı akibet bekliyor. Emeklilerin büyük bir bölümü asgari ücretin oldukça altında maaş alıyor. Eğer, emeklilere farklı bir modelle artış sağlanmazsa 2026 yılında da aynı tablo devam eder.

 

Özetle; Bir yanda asgari ücretli işçiler, diğer yanda emekliler; ikisi de aynı hayat pahalılığı sarmalında boğuluyorlar.

 

İşveren cephesinde ise şikâyetler çalışanlardan pek farklı değil. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, asgari ücretteki artışın kendilerine ağır bir yük getirdiğini belirtiyor. İşveren çevrelerinde “İşçilik maliyetlerimiz zaten yüksek, bir de bu zamla nasıl ayakta kalacağız?” sorusu yaygın.

 

Asgari ücretin üzerinde ücret alan kalifiyeli işçiler de artan asgari ücret oranlarının kendi maaşlarına yansıtılmasını istiyorlar. Bu talep, maliyetleri artan, gelirleri o derece artmayan işverenler için yeni bir kâbusa dönüşüyor.

 

İşçilik maliyetlerinin artması karşısında birçok işveren, ya işçi çıkarmaya ya da kayıt dışına kaymaya yöneliyor. Bu da kaçak ve kayıtsız istihdamı daha da artırıyor.

 

İşverenlerin yükünün ağır olduğu elbet iddia edilebilir.

İyi de onların üzerindeki mali yük sadece çalıştırdıklarına ödedikleri değil ki? Eğer, iktidar işverenlerin mali yükünün ağırlığını düşünüyorsa onlara diğer maliyet kalemlerinde yardımcı olsun. Veya asgari ücretin işveren istisnalarını artırsın.

 

Öte yandan, ülkenin en önemli bir başka sorunu da işsizlik.. Diplomalı işsizler ordumuz var. üniversitelerden mezun olup iş bulamayan binlerce genç, mevcut ekonomik kaosun tam ortasında duruyor.

Devlet ise işsizliği azaltma adına çalışan sayısını artıramıyor, zira gelişen teknoloji istihdamı daraltıyor. Açılan az sayıdaki kadrolarda, yeni işe alımlarda da “adamı olan işe alınıyor” şeklindeki şikayetlerin sonu gelmiyor.

 

Bir yanda hayat pahalılığı ve durmayan zamlar; öbür yanda asgari ücretliler, işsizlik ve çalışma hayatının durumu.

 

Hepsinin üzerinde de sınırsız kazananlar, tuzu kurular..

 

Bu tablo sürdürülebilir bir tablo değil!

Ekonomik dengelerin yerli yerine oturmaması halinde bu tablonun değişme ihtimali de oldukça zor. Dünyadaki ekonomik daralma ve ülkemizin üzerindeki borç yükü de işin bir başka zorluğu.

 

Terörün sona ermesi sağlanabilir, yabancı yatırımların ve üretimin artması hedefi tutturulursa bu karamsar tablodan kurtulmamız mümkün. Zira, her şeye rağmen ülkemizin pozitif potansiyeli gelecek açısından umut verici..

Adnan ONAY

Recent Posts

Rize jandarmasından uyuşturucu operasyonu

Rize İl Jandarma Komutanlığ suç ve suçlularla mücadelesine kararlılıkla devam ediyor.

2 saat ago

Yıldız: “Asgari Ücret Vicdan, Adalet ve Ahlak Meselesidir”

Saadet Partisi Rize İl yöneticilerinden Şaban Yıldız, 2026 yılı için açıklanan asgari ücrete sert eleştirilerde…

2 saat ago

İYİDERE’DE HAK SAHİPLERİ ‘’ARAZİMİZ KİRALANSIN’’                                        

Rize’nin İyidere ilçesinde yapımı büyük ölçüde tamamlanan Lojistik Liman kapsamında antrepo ve depo yapımı için…

4 saat ago

Batum Türk Okulu Müdüründen Artvin İl Millî Eğitim Müdürü ne ziyaret

Batum Türk Okulu Müdürü Ali Özdemir ve Müdür Yardımcısı Kadir Turgut, Artvin İl Millî Eğitim…

4 saat ago

TÜRK – ALMAN TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİMİ ANKARA’DA TEMASLARDA BULUNDU

Türk – Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın (TATSO) yeni seçilen yönetimi Ankara’da çeşitli temaslarda bulundu.

4 saat ago

ARTVİN BELEDİYESİ YILBAŞI PAZARI AÇILDI

Artvin Belediyesinin düzenlemiş olduğu Yılbaşı Pazarı, el emeği göz nuru ürünleriyle kapılarını açtı.

4 saat ago