10 Kasım’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının yıl dönümünü geride bıraktığımızı hatırlatarak konuşmasına başlayan Genel Başkann Müsavat Dervişoğlu; “Büyük Atatürk’ü ebediyete irtihalinin 86. yılında hep birlikte andık. Ancak onu anmakla, anlamak arasındaki mesafe hâlâ çok büyüktür. Ama emin olduğum bir şey varsa daima O’nu anlamaya çalışan Cumhuriyet çocukları olduğumuzdur. Ondan öğrendiğimiz ve anladığımız şeylerin başında da ‘Türk olmak’ vardır. Bizlere bunu Büyük Atatürk öğretti! Çünkü o, Türklüğü yüzyıllar süren uzun uykusundan uyandırandır. Türk’e bir vatan ve yeni bir devlet, hürriyet ve ülkü, gurur ve şan verendir. Türklüğü elbette Atatürk var etmemiştir. Ama Türklüğün tarihteki son varoluş mücadelesini o muzaffer eylemiş, 20. asırda Türklüğü tariflemek şeref ve kudretine O sahip olmuştur. Bize yeni bir yaşam biçimi, toplum olma bilinci ve yeni bir yönetim şekli vermiştir. Çünkü asırlar boyunca dünyanın şartları kökünden kesin olarak değişirken o yeni şartlara göre uygun hareket edilmediğinden ve edilemediğinden biz bir imparatorluk kaybetmiştik. Kaybettiğimizin farkına vardığımızda ise iş işten geçmişti. Çoktan değişmiş olan yeni dünyanın en büyük kuralı şu idi; ne ekonomik ne de siyasi hiçbir karar, hiçbir eylem ne kısa ne de uzun vadeli hiçbir plan bir kişinin iki dudağından çıkacak söze bırakılamazdı. Hür bir millet olmak için hür fertler olmak gerekiyordu. Ayırmadan, kayırmadan, şahıslara ve keyfiyete mahal bırakmayacak şekilde etnik kökene, dine, mezhebe ve bölgeye bakılmaksızın tüm vatan sathında, aynı kanunla yönetmek icap ediyordu. Devleti millete, milleti de fertlere aracısız şekilde bağlamak gerekiyordu. Ferdin adı, Türk’tü. O Millet Türk milleti idi. İşte Cumhuriyet bu yüzden kuruldu…” ifadelerini kullandı.
“TÜRK DEVLETİNİ KÜÇÜLTTÜLER, CUMHUR İTTİFAKI DEVLETİNİ İSE BÜYÜTTÜLER”
“Şimdi 86 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda onu anmaktan çok anlamaya dönük ihtiyacımız bu yüzden her şeyden çok daha önemlidir. O’nun naçiz vücudunun toprak olmasıyla O’nun en büyük emanetinin; Türkiye Cumhuriyeti’nin var olması da buradan geçmektedir. İşte bu kürsüyü kullanabildiğim müddetçe ben bunu anlatacağım. Bunun için savaş verecek ve bunun için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz” şeklinde konuşmasına devam eden Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu şu sözleri kullandı:
“Bugün içinde bulunduğumuz hâl ve gidişat, yalnızca 86 yıl önce bu dünyadan göçüp gitmiş o naçiz vücuda karşı yapılan hain ve menfur saldırılardan ibaret değildir. Türk Milleti telafisi mümkün olmayan bir yere doğru götürülmektedir. Kısa ve öz ifade edeyim: Büyüyoruz diyecekler ve bizi küçültecekler. Bakınız, önce sistemi değiştirdiler, egemenliği Türk Milletinden aldılar. Hem de Türk Milletinin çoğunluğuna onaylatarak yaptılar bunu. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi dediler. İstikrar dediler, büyük devlet böyle olur dediler. Neticede Türk Milletinin kaderi ve iradesi, bir faninin kaderi ve iradesine hapsedildi. Türk devletini küçülttüler, Cumhur İttifakı devletini ise büyüttüler”
“DEMOKRATİK AÇILIMLA YAPMAYA ÇALIŞTIKLARI ŞEYİ BUGÜN, ‘BÜYÜK TÜRKİYE’Yİ KURUYORUZ’ DİYE YAPACAKLAR. BİZ ÇOKTAN KÜÇÜLMÜŞ OLACAĞIZ”
Bugün aynı zamanda bir nüfus mühendisliği de yapıldığını belirterek konuşmasına devam eden Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Sonra Türk Milletinden egemenliğini almak yetmez. Onu çoğunluk olmaktan da çıkartmak gerekir dediler. İşte yıllardır yaptıkları nüfus mühendisliğinin amacı buydu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını can evinden vurdular. Çünkü hırsız içeride olunca kapı zaten kilit tutmayacaktı. Sınırları açtılar, ‘din kardeşlerimiz’ dediler. ‘Türkiye büyük ülkedir, büyük nüfus gerekir’ dediler. Şimdi milyonlarca soyu sopu belirsiz insan bizi kendi vatanımızda çırak çıkarmaktadır. 101 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca türlü biçimlerde uygulanmaya çalışılan aynı oyunu oynuyorlar. Açıkça Türk’ün vatanını kesip biçmenin en kurnaz yöntemlerini uyguluyorlar. Bir koyup üç alacağız diyecekler. ‘Bölgemizin patronu olacağız’ diyecekler. ‘Süpergüç olacağız’ diyecekler. Dün ‘demokrasi getiriyoruz’ diyerek demokratik açılımla yapmaya çalıştıkları şeyi bugün, ‘Büyük Türkiye’yi kuruyoruz’ diye yapacaklar. Emin olun o an gelip ete kemiğe büründüğünde biz çoktan küçülmüş olacağız. Ne hürriyet kalacak geride ne cumhuriyet. Ne Türk Milleti kalacak geride ne de egemenliğimiz…” dedi.
“BUNLARIN AĞZINDAN “BÜYÜK” SIFATINI DUYDUĞUNUZ AN, BİLİN Kİ TÜRKİYE KÜÇÜLMEKTEDİR”
Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bugün ağır ateşte pişirdikleri şeyin özünde ortağı ve eş başkanı olmakla gurur duydukları Büyük Ortadoğu Projesi’nin bu safhasında; normalleşmeden Yeni Anayasaya, ‘Devletin ülkesi, milleti olmaz’ hadsizliğinden teröristbaşını Meclis kürsüsüne davet eden delirmişliğe kadar her şey sınırlarımızın hemen dibinde ABD, İngiltere ve İsrail’in talimatlarıyla iki sipariş devletin hamiliğini yaptırma planlarıyla ilgilidir. İçeriye Misakımillî; dışarıya da tekmil vererek yapacakları değnekçiliği daha şimdiden üstün hizmet madalyası gibi yakalarına takmış anlatıyorlar. İşte bunun adına ‘Büyük Türkiye’ diyorlar. Bunların ağzından büyük sıfatını duyduğunuz an, bilin ki Türkiye küçülmektedir.”
“SARAY MUKİMİ, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNDEN SORUMLU MALUM BİR DEVLET BAKANI, ANA MUHALEFET ADINA MALUM BİR GENEL BAŞKAN, KANDİL’DEKİ GEDİKLİ TERÖRİSTLER, İMRALI’DAKİ TERÖRİSTBAŞI, ONLARIN METROPOL SÖZCÜLERİ MALUM EŞ BAŞKANLAR…”
“101 yıl önce bize armağan ve emanet edilmiş olan istiklal ve cumhuriyetimizi kaybetmek üzereyizdir. Oyunun Türkiye’deki oyuncularının kimler olduklarını da çok iyi biliyorsunuz. Başrollerde ‘’iç cephe’’ dedikleri şey vardır. İktidar adına malum saray mukimi, Türk Milliyetçiliğinden sorumlu malum bir devlet bakanı, ana muhalefet adına malum bir genel başkan, Kandil’deki gedikli teröristler, İmralı’daki teröristbaşı, onların metropol sözcüleri malum eş başkanlar… İşte iç cephe ve mahdumları bunlardır. Bu eşbaşkanlar ve yardakçılarına da iki kelam etmeden geçmeyeceğim. Bu büyük Milletinin huzurunu, toplumsal barışını, etnik siyasetle zehirlemeyi kendilerine görev sayan, Türkiye’nin menfaatlerinin aleyhine olan her şeyin iş birlikçiliğine teşne olan kayyum gibi hukuksuz bir süreci, seçmen iradesinin gaspını bile özünden kopartıp kirli siyasetlerine ve maksatlarına alet edip Cumhuriyete olan bitmeyen kinlerini Türk Milletinin anlamına ve birliğine olan düşmanlıklarını, cumhuriyet düşmanlarını kutsamak üzerinden dağda silahla, ovada tehditle her fırsatta dile ve eyleme döken bu alçaklara, geçmişte ne yapıldığını, şimdi ve gelecekte de ne yapılacağını hatırlattığımızda ses, bambaşka bir yerden geldi.”
“CUMHURİYET DÜŞMANLARI NASIL YARGILANDILARSA, NE YAŞADILARSA, CUMHURİYET DÜŞMANLARINA ÇANAKÇILIK YAPANLAR DA ÖYLE YARGILANACAKLARDIR”
“Bilinsin ki Cumhuriyet düşmanları nasıl yargılandılarsa, ne yaşadılarsa, Cumhuriyet düşmanlarına çanakçılık yapanlar da öyle yargılanacaklardır. Öyle muamele göreceklerdir. Bu devletin anayasası ile kurulmuş Baroların arkasına sığınarak, bu ülkeye düşmanlık yapanlara tekraren söyleyeyim: Türk yargısı kararlarını Türk Milleti adına verir. Ona hasım olanların mahkemedeki yeri bellidir. Şeyh Sait gibi sanık sandalyesidir, Seyit Rıza gibi sanık sandalyesidir. Bizim savunduğumuz şey cumhuriyettir. Uğruna öleceğimiz şey de cumhuriyettir. Mahkemedeki sandalyemizin yeri bellidir. Şimdi bana söyleyin, sizin yeriniz neresidir? Yüce Türk Milleti yazan imza satırı mı? Yoksa hükmün verildiği karar satırı mı? Göreceğiz bakalım!”
‘’KATİLLER HAPSE GİRSİN DİYORSANIZ, SAPIKLAR YAKALANSIN İSTİYORSANIZ; BİZE DAHA ÇOK YETKİ VERİN, BİZİ BİR KERE DAHA SEÇİN AMA ÖNCE ŞU YENİ ANAYASA’YA EVET DEYİN’ DİYECEKLER.’’
Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu; bugün yaşananlarda iki hususa daha dikkat çekmek istediğini söyleyerek şu şekilde konuştu:
“Bu iki husus, direncimizin nasıl kırıldığına bizi nasıl savunmasız kıldıklarına ilişkindir. Birincisi şudur: Türk vatandaşları devletinden ve milletinden uzaklaştırılmaktadır. Yokluk ve yoksulluk içerisinde bırakılıp anayasal hakları elinden alınmaktadır. Yani ne parasız eğitimden ne de sağlık hizmetinden yararlanamamaktadır. Barınamamaktadır. Can korkusu, namus kaygısı duymaktadır. Bu perişanlık içerisinde de bir cinnet hâline itilmektedir. Bilerek ve isteyerek yapılmaktadır bu. Çünkü sonunda kalkıp diyeceklerdir ki
‘Katiller hapse girsin diyorsanız, sapıklar yakalansın istiyorsanız, bize daha çok yetki verin; bizi bir kere daha seçin. Ama önce şu Yeni Anayasa’ya evet deyin.’ diyecekler. Ne kadar tanıdık bir senaryo değil mi? İsimler ve aktörler değişse de 11 Eylül 1980 gecesine kadar kan dökülmesine müsaade edenler de aynı şeyi yapmışlardı bizim nesillerimize. Kimimizi sağa, kimimizi sola dizdiler. Kimimizi mezara, kimimizi mahpuslara düşürdüler. Onlarsa en büyük makamlara geldiler.’’
‘’TÜRK KİMLİĞİNİ, TÜRK VATANDAŞLIĞINI ‘ETNİK’ BİR KİMLİK GİBİ YENİDEN İNŞA ETMEK İSTİYORLAR.’’
“Direncimizi kıran ve belki daha tehlikeli olan ikinci husus da şudur: Türk kimliğini, Türk vatandaşlığını ‘etnik’ bir kimlik gibi yeniden inşa etmek istiyorlar. Türk Milliyetçiliği, 200 yıldır verdiği muasırlaşmak mücadelesinde ilk defa bu kadar parçalara ayrılmış hâldedir. Bu hâl normal değildir! Bu hâl ancak onu parçalı etkisiz ve dirençsiz kılmak isteyenlerce desteklendiği için mümkün olabilecek bir hâldir. Bu çok parçalılık Türk Milliyetçiliğinin direncini azaltmaktadır, propaganda aygıtları eliyle sinerjisi eritilmektedir. Mücadele etmesi gereken tek yer olan saray rejimi yerine, saray rejiminin işaretlediği çıkmaz sokaklara sürüklenmektedir. Buradan yüreğinde vatan ve millet sevgisi yatan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum! Bilinmelidir ki biz başıboş göçebeler değiliz. Biz dünyanın dört bir yanında binlerce yıldır devletler kurmuş bir milletiz. Biz Cumhuriyet nişanını 101 yıl önce kazanmış onur ve akıl sahibi yurttaşlarız! Bizi devletsiz ve vatansız kılmak için durmadan çalışan bu iktidar çetesini alt edemezsek onun yarattığı büyük problemleri çözecek mertebeye de erişemeyiz. Bu yıkım projesi de işte o zaman başarıya ulaşmış olur.”
“AKLIMIZ VE ZEKÂMIZ; KANIMIZ VE CEHDİMİZ AYRILMAZ BİR BÜTÜNDÜR!”
“15 Temmuz kalkışmasıyla hedeflenen istibdat rejimini, olağanüstü hâl eliyle getirdikleri yeni sistemle bizzat kendilerinin dayattığı bilinen bir gerçekliği yaşama geçirdiler. Araçlarla amaçlar yer değiştirdiyse şimdi de sarayın bindirilmiş kıtaları olan sözde göçmenleri, bu kaçak sürülerini, onların istediği gibi Türk’ün dengi kabul edersek çok daha büyük bir tuzağın içine düşeceğiz. Yüz defa düşünüp bir kere hareket etmeliyiz. Emin olun karşımızda şeytanla aşık atanlar bulunmaktadır. Kısaca kimliğimizi, benliğimizi, vatanımızı savunurken onları Türk vatanına sokanların büyük ihanetine payanda olmamalıyız. İstiklali düşünürken izmihlal tuzağına düşmemeliyiz. Emin olun ki bir gün size; ‘Haydi aslanım’ diyenler olduğunda da bu tehlike mevzubahis olacaktır. Burada da Büyük Atatürk’ün yaptığı uyarıyı anlamakla yükümlüyüz: ‘Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Türk milleti millî birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü Türk milletinin elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.” Aklımız ve zekâmız; kanımız ve cehdimiz ayrılmaz bir bütündür! İşte muhtaç olduğumuz kudretin gerçek özü de buradadır.”
‘’KÖHNEMİŞ KOLTUKLARINI DEVLET AKLI DİYE SÜLÜN OSMAN MİSALİ PAZARLAYANLARA TÜRK MİLLETİNİN FEDA EDECEK TEK BİR FERDİ BİLE YOKTUR’’
Aşılması gereken ilk sorunun bir önceliklendirme ve bilinç sorunu olduğunu belirterek konuşmasına devam eden Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Bu belanın ve milletin başındaki bütün diğer belaların defedilmesinin tek bir yolu ve yöntemi vardır: Türk Milletinin başına kendisini kayyum olarak atayan saraydaki zattan
Türk devletini kayıtsız ve şartsız geri almaktır. Bu istibdat rejimini ortadan kaldırmaktır.
Binlerce yıllık devlet aklını ve geleneğini tekrar o makama taşımaktır. Ne Türkiye’yi küçülterek makamlarını büyütenler ne Türklüğü küçülterek onu çocuk oyuncağına çevirenler ne de kendi köhnemiş koltuklarını devlet aklı diye Sülün Osman misali pazarlayanlara Türk Milletinin feda edecek tek bir ferdi bile yoktur. Hür yaşadık, hür yaşayacağız. Adaleti amaç edineceğiz ve Cumhuriyeti payidar kılacağız!” dedi.
“DEMOKRATİK DEVLET, HUKUK DEVLETİ VE SOSYAL DEVLET OLMA VASIFLARI EN ÇOK BU İKTİDAR YAPISINCA TALANA VE ZAAFA UĞRATILMIŞTIR”
İktidarın ekonomi yol açtığı tahribata özellikle çalışma hayatındaki emekçiler ve işçiler için çekilmez hâle gelen durumlara işaret eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Saray iktidarı başarısızlıklarını yalanla ve riyakârlıkla örtmeye çalışan, boş gösterenlerin iktidarıdır. Bu iktidar, bu ucube sisteme geçtiği günden beri hiçbir hedefi tutturamamış, hiçbir öngörüsü gerçekleşmemiş. Milletimize verdiği hiçbir vaadini yerine getirememiştir. Devletimizin işleyen bütün kurumlarını çökerten hayata geçirdiği uygulamalarla kamu kurum ve kuruluşlarını işlevsiz hâle getiren Ak Parti, özellikle çalışma hayatını tüm emekçiler ve işçiler için çekilmez hâle getirmiştir. Devletimizin olmazsa olmaz temel ilkeleri; demokratik devlet, hukuk devleti ve sosyal devlet olma vasıfları en çok bu iktidar yapısınca talana ve zaafa uğratılmıştır.”
“ÇOCUKLARINA BİR LOKMA EKMEK PARASI ÇIKARMAYA ÇALIŞAN O ANNEYİ GECE VAKTİ HURDALIKLARA GÖNDEREN ÇARESİZLİK, BÖYLESİ BİR VİCDANSIZLIĞIN İKTİDARDA OLMASINDANDIR”
İzmir’deki bir evde elektrikli sobanın sebebiyle çıkan yangına da değinen Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Sosyal devlet; insanımızın onurunu kırmak, gururunu incitmek üzere yeniden organize edilmiştir. Kışın 3 torba kömür, Ramazan ayında 3 tane konserve dağıtarak yoksulluk, sevk ve idare edilmektedir. İzmir’deki yangında 5 çocuğumuzun ölmesi de bundandır. Çocuklarına bir lokma ekmek parası çıkarmaya çalışan o anneyi, gece vakti hurdalıklara gönderen çaresizlik böylesi bir vicdansızlığın iktidarda olmasındandır” ifadelerini kullandı.
“KENDİ YARATTIKLARI SEFALETİ YÖNETEREK, BUNDAN BİR VAMPİR GİBİ BESLENMEKTEDİRLER”
Sağlık çalışanlarının, hekimlerin, özel sektör çalışanlarının ve memurların da yaşadığı zorluklara değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Aile hekimlerinin durumu ortadadır. Dakikada neredeyse dört hastaya teşhis koymak külfeti altında onlardan bir de ‘Performansı’ beklenmektedir. İlaç fiyatları ve ilaç yokluğu ortadadır. Hekimlere az ilaç yazarak performans yükseltmeleri söylenmektedir. Gerçek sorun sağlık sistemin ta kendisiyken yani hastaneleri âdeta AVM hâline getirip hastaları da alışverişe gelen müşteriler gibi gören sistem, vatandaşı da hekimlere düşman hâline getirmektedir. İşte bu tefeci zihniyet, milyonlarca emekçiye ve işçiye nasıl bakıyorsa özel sektör çalışanı ve memura da aynı pencereden bakmaktadır. ‘Süründüğüne şükret, nefes alabiliyorsan da bize minnet et’ demektedirler. İşbaşına geldikleri günden beri kendi yarattıkları sefaleti yöneterek bundan bir vampir gibi beslenmektedirler. Saray iktidarı, sırtını dayadığı rant çetelerini, doymak bilmeyen patronlarını üç kuruş vergi alırım da aman küstürürüm diyerek tüm faturayı bu fakir millete kesmek için tüm şeytanlıklarını seferber etmektedir” şeklinde konuştu.
“EĞER GEÇTİĞİMİZ YILLARDA HEDEFLENEN ENFLASYON ORANI ESAS ALINSAYDI BUGÜN ASGARİ ÜCRET YAKLAŞIK 4 .100 TL OLACAKTI”
Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu, asgari ücret belirlenmesi sürecindeki “hedeflenen enflasyon” tartışmalarına ilişkin olarak da şunları söyledi:
‘’Yerli ve millî baş ekonomist Erdoğan ve yamağı Vergimatik Mehmet, yıl sonuna gelindikçe ağızlarındaki baklayı çıkarmaya başladılar. Bu beylere göre; ülkemizdeki enflasyonun sebebi ücret ve maaşların yüksekliği imiş. Ücret ve maaşların yüksekliği enflasyonun sebebiymiş. Bu baklayı çıkartıp densizce ortaya koymaksa Merkez Bankası başkanına nasip olmuştur. Asgari ücreti belirlerken maaşların artış oranı gerçekleşen enflasyon oranını değil, gelecek yıl için hedeflenen enflasyon oranını esas alınarak belirlenmeliymiş. İktidarın işçi–emekçi düşmanı bu yaklaşımının ne kadar şeytani bir plan olduğunu daha net anlamak için geriye gidelim. Eğer geçtiğimiz yıllarda hedeflenen enflasyon oranı esas alınsaydı. Bugün asgari ücret kaç para olacaktı? 2006 itibariyle bu yöntem benimsenseydi asgari ücret sadece 1.875 lira olurdu. Eğer 2019’dan itibaren hedeflenen enflasyona göre bir hesaplama yapılsaydı bugün asgari ücret yaklaşık 4 bin 100 TL olacaktı. Bugünkü 17 bin liralık asgari ücretin vatandaşımızı mahkûm ettiği, adına yaşamak denirse yaşam standardını düşünürsek varın gerisini siz hesap edin. Kısaca yalan ve riyakârlıkta bir marka olan saray iktidarı, belli ki artık kendi sınırlarını zorlamaktadır. Çünkü fiyat enflasyonunu besleyen şey, sahip oldukları ahlaksızlık ve yolsuzluk enflasyonudur. IMF programını IMF’siz ve ondan daha beter uygulayabilen bu iktidar yapısı ancak bir düşman ordusunun, işgal ettiği ülkedeki insanlara davranabileceği kadar vicdan ve ahlak sahibidir.”
“2025 YILI İÇİN YÜZDE 5 OLARAK BAŞLADIĞINIZ ENFLASYON TAHMİNİNİ EN SON YÜZDE 21’E YÜKSELTTİNİZ”
“Hedef enflasyon kadar artırılmalı diyenlere şunu sormak isterim: Yüksek enflasyon nedeniyle çalışanların 2024 yılında yaşadığı refah kaybı ne olacaktır? Ayrıca biz sizin enflasyon tahmininize nasıl güveneceğiz? Neredeyse her ay enflasyon tahminini artıran siz değil misiniz? 2025 yılı için yüzde 5 olarak başladığınız enflasyon tahminini en son yüzde 21’e yükselttiniz. Bunun daha kaç kere değişeceği de meçhuldür. Türkiye ekonomisi o kadar kötü yönetilmiştir ki asgari ücret için hangi rakamı konuşsak; çalışan için düşük, işveren için yüksek kalmaktadır.’’
‘’2025 YILININ İLK YARISINDA NET ASGARİ ÜCRET EN AZ 28 BİN LİRA OLMALIDIR.”
Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu, ‘’Her yıl olduğu gibi bu yıl da İYİ Parti olarak net asgari ücret beklentimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.’’ diyerek asgari ücret önerimizi şu sözlerle açıkladı:
‘‘2024 yılı için yıl sonu TÜFE tahminini en son yüzde 44 olarak revize edilmiştir. 2024 yılında yıllık ortalama Tüketici Fiyat Artışı en az yüzde 58,5 olacaktır. Biz diyoruz ki en azından millete çekinmeden yalan söyleme cüreti göstererek oynadığınız sahte enflasyonu baz alın. Gerçekleşen enflasyon kadar ücret artışı yapmak, çalışanın yaşadığı refah kaybını telafi etmemektedir. İşverenlerin de durumu göz önünde bulundurularak Temmuz ayında tekrar arttırılmak kaydıyla 2025 yılının ilk yarısında net asgari ücret en az 28 bin lira olmalıdır. Bunun altında kalan ücret, Türk milletine zulümdür. Bu zulmün hesabını sormak da boynumuzun borcudur.’’
“2017-2021 YILI ARASINDAKİ 1.TRUMP DÖNEMİ, TÜRKİYE İÇİN FELAKETLERLE GEÇMİŞTİR”
ABD Başkanlık seçimleri sonuçlarına ilişkin görüşlerini ifade ederek konuşmasına devam eden Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Bilindiği üzere Erdoğan’ın dostluğuyla övündüğü, bizim ise Türkiye karşıtlığıyla hatırladığımız Donald Trump ABD seçimlerini kazanmıştır. Hatırlayalım ve hatırlatalım, 2017-2021 yılı arasındaki 1. Trump dönemi, Türkiye için felaketlerle geçmiştir. Türkiye, çok ağır hakaretlere ve büyük yaptırımlara maruz kalmıştır. Saray rejimi, memleketin istiklal ve istikbalini bir kenara koyarak siyasi ikbalini her şeyin önünde tutmuş ve Türkiye’nin onurunu defaatle çiğnetmiştir.”
“ALLAH AŞKINA YETER, BİRAZ TÜRK OLUN!”
Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu, 1. Trump döneminde Türkiye’de yaşananları hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
‘’Hatırlayalım. İlk kriz Rahip Brunson olayıydı. Trump, Erdoğan’a papazı serbest bırakmasını söyledi. Erdoğan; ‘Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece,
o teröristi alamazsınız’ dedi, Sonra gücü yetmeyince Papazı süklüm püklüm teslim etti.
Türkiye’den ithal edilen alüminyum ve çeliğin gümrük vergisini arttırdı. Ve değer kaybeden maalesef sadece Türk lirası olmadı. Trump bununla da kalmadı, bugün sayısı yüz bini geçtiği söylenen SDG/PYD’yi silahlarla donattı. Erdoğan Trump’a tek bir laf edemedi. Dostluklarının en büyük nişanesi ise Erdoğan’ın zaafları yüzünden Türkiye’nin çok geç kaldığı ve İYİ Parti’nin de desteklediği Ekim 2019’da başlayan Barış Pınarı Harekâtı sırasında oldu. Harekât öncesinde Trump bir mektup yayınladı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit etti. Hakaret etti. Erdoğan’a ‘Aptallık etme’ dedi. İçeride şahin, dışarıda serçe olan zat, mektubu iadeli taahhütlü olarak geriye gönderdi. Ardından vize kısıtlamaları geldi. Türkiye F-35 programından çıkartıldı. Ve biz Milyarlarca dolar ödediğimizle kaldık. İradesi banka davalarıyla kısıtlanmış olanları, İkinci Trump döneminde uyarıyorum, Dış politikada keyfi davranamazsınız. Uluslararası siyasette gerçekçi olmak zorundasınız. Devletlerarası ilişkilerde esas olan çıkardır. Gözetilmesi gereken tek çıkar ise, Türk milletinin çıkarlarıdır. Bir daha Türk devletinin aşağılanmasına izin vermeyin. Biraz olsun onurlu, biraz olsun gururlu olun. Allah aşkına yeter, biraz Türk olun!’’
“SENİN DEĞİL 10 YIL, ORADA 10 DAKİKA DAHA OTURMANA BİLE TAHAMMÜLÜMÜZ YOKTUR.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Kasım’da yapmış olduğu açıklamalarda kullandığı; “Şayet Gazi’nin ömrü en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi bambaşka bir Türkiye görecektik.” sözlerine değinen Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Riyakârlığın ve cüretkârlığın iktidarı gasp ettiği bir noktadayız. 10 Kasımlarda Büyük Atatürk’ün kabrinde bile saygısızlık tertiplemekten geri durmayan saraydaki zat kalkmış, Atatürk 10 yıl daha yaşasaymış, 2. Dünya Savaşı sonrası bambaşka bir Türkiye görecekmişiz diyor. Sanıyorum bu sözlerin arkasındaki manayı anlamak için alim veya arif olmaya gerek yok! Bu sözler, haftalardır bu kürsüden konuştuğumuz ve nihayet geçen hafta saray muhafızı ortakları eliyle itiraf edilen ömür boyu başkanlık saplantısıyla ilgilidir. Bu ‘Sözde Büyük Türkiye’ oyunuyla ilgili ikinci bir itiraf perdesidir. Ve elbette riyakârlık ve cüretkârlığın en üst ve en iğrenç gömleği giyilerek yapılmaktadır. Saray Kayyumu zat şimdiden bilsin! Senin değil 10 yıl, orada 10 dakika daha oturmana tahammülümüz yoktur. Senin çaldığın ve çalacağın savaş davullarından da korkumuz yoktur” dedi.
“BİR DAHA BIRAKIN CUMHURBAŞKANI OLMAYI, MUHALEFET DOĞRU YERDE DURSUN CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY BİLE OLAMAYACAKTIR!”
Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin konuşan Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu; “Tüm emareler açıktır ki 2025 yılı ya saray rejiminin Anayasa, çözüm, normalleşme ve savaş naralarını bir torbaya doldurup ‘verin yetkiyi’ dediği bir yıl olacak ya da bizim bu rejimi çöp torbasına koyup attığımız bir dönemin şafağı sökecektir. Çoktan gayrimeşru hale gelen Saray rejimi ve başındaki zat da çok iyi bilmektedir ki; “Bir daha bırakın cumhurbaşkanı olmayı, muhalefet doğru yerde dursun cumhurbaşkanlığına aday bile olamayacaktır! Kopartmaya çalıştıkları tüm fırtınaların sebebi de önlerinde duran bu hakikattir. Türk milletini şok doktrini yoluyla ölüm fermanına ikna etmek için debeleniyorlar. Saçmalıyorlar, deliriyorlar. Bu öyle bir deliliktir ki, terör rejimiyle yönetilen İsrail’e, ABD ve Londra’nın faiz lobilerine, istihbarat servislerine, Avrupa’daki eski ortaklarına, dostlarına ve varlık sebeplerine, 22 yıllık diyet borçlarını ödemek için, göreve gelirken hangi taahhütleri, görevde kalmak için hangi tavizleri verdilerse, bugün de o koltuktan kalkmamak için emin olunuz ki onlar ne istiyorlarsa vereceklerdir!” dedi.
“UNUTULMAMALIDIR Kİ TÜRK, KENDİ DEVLETİNE ADINI VERİRKEN O DEVLETTEN DE ADINI ALMIŞTIR”
“Değil teröristbaşını İmralı’dan çıkartmak; emin olun, Anayasa’dan çıkartmayacakları hiçbir madde, koltukları için feda etmeyecekleri hiçbir değer yoktur” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türk topraklarını taammüden, Avrupa’nın insan ve atık çöplüğü yapmalarının sebebi de lügatlerinde satılamayacak, pazarlanamayacak hiçbir şeyin olmamasıdır. İşte bu yüzden, bilinmeli ve unutulmamalıdır ki Türk, kendi Devletine adını verirken, o devletten de adını almıştır. Bu ruhun ve cismin bileşkesi de Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Her kim ki Türklüğü ve Cumhuriyeti üniterliği ve Meclis üstünlüğünü ayırmaya, ortadan kaldırmaya çalışır bilin ki o iflah olmaz bir gafil ve haindir. Aklını yitirmiş bir delidir. Ve muhakkak ki bu büyük Millet ona haddini bildirecektir.” sözlerine ekledi.
‘’SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE DEĞİLİZ SAYIN ERDOĞAN. BURASI SOVYETLER BİRLİĞİ DEĞİL, SİZ DE STALİN DEĞİLSİNİZ’’
TBMM’de gündeme gelecek ve kamuoyunda Etki Ajanlığı yasası olarak da bilinen yeni düzenlemeyle ilgili görüşlerini paylaşan Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu;
“Bilindiği gibi bu konu daha önceden de gündeme getirilmiş, ayrıntılı bir değerlendirmede bulunmuştum. Ülkemizin güvenliği için atılan bir adım olarak sunulmak istenen bu yasal düzenleme, aslında ifade özgürlüğünü sınırlayan, eleştiriyi kriminalize eden, kamusal alanda bazı faaliyetlerin, devletin güvenliğiyle ilişkilendirilip cezalandırılmasını sağlayan bir istibdat arayışıdır. Burada asıl olan devletin güvenliği değil, iktidarın güvenliği ve keyfiliğidir. Geçmişte söylemiştim. Bugün de tekrarlayayım. Soğuk savaş döneminde değiliz Sayın Erdoğan. Burası Sovyetler Birliği değil, siz de Stalin değilsiniz. Mülteci politikalarına karşı çıkan demografik değişim endişelerini dile getirenleri bile Etki Ajanı olarak nitelendirmeyi mümkün kılacak bu yasa teklifini, İYİ Parti olarak Türk milleti adına şiddetle reddediyoruz. Bu bir Tiranlık uygulamasıdır. Yol yakınken bu hatadan dönün. İYİ Parti olarak bütün milletvekillerimizle birlikte, demokrasiyi katleden, ifade özgürlüğünü sekteye uğratan, söz söyleme ve eleştirme hakkına tecavüz eden, iktidarın, istediğini ajan, gerçek ajanı da masum ve muteber ilan ettirebileceği bu derebeylik yasasına sonuna kadar direneceğiz” şeklinde konuştu.
“BİZ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE SÖZÜNDEKİ MUTLULUĞU ÜLKÜ EDİNENLERİZ”
Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, konuşmasına şu sözlerle son verdi:
“Siyasetimizin tek bir amacı vardır. Yolumuz tek bir istikamete çıkmaktadır: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” Bunu dilinden ölümü düşürmeyenler, ölümden başka bir şeyi düşlemeyenler, siyasetleri çoktan ve beyhude bir cesede dönüşenler anlayamazlar. Bizim varlığımızı armağan ettiğimiz, uğruna elbette ölümü göze aldığımız bu Aziz vatanın ve Onun yegâne sahibi Türk Milletinin her bir ferdinin, yaşaması ve gülmesi için bu yola çıktığımızı idrak edemezler. Biz Ne mutlu Türk’üm diyene sözündeki mutluluğu ülkü edinenleriz”
‘’BİZ KİMLER MİYİZ?’’
“Bizi merak ediyorsanız, kim bunlar diye açıkça söylüyorum. Biz Türk oğlu Türkleriz! Yalnızca bu adla yaşar ve yalnız bunu dileriz! Biz, yazarken, konuşurken, düşünürken, Graham Fuller’den esinlenip etkilenmeyiz. Konuşmalarımızın arasına Ziya Gökalp’i, İbni Haldun’u süs olarak koymayız. Biz konuşmanın arasına Türklüğü Ziya Gökalp üzerinden İbni Haldun üzerinden nakşedenleriz! Bize kendi töremiz, kendi yasamız, kendi tarihimiz yeter! Biz kimler miyiz? İşte söylüyorum bizler boyun eğmeyenleriz! Bu dilek yolunda ölmek, Türklere olmaz tasa, Türk’e boyun eğdirir, yalnız töreyle yasa”
İsrail tarafından Gazze’de yapılan haksız katliamlara İkizdere ilçesinde tepkiler gösterildi.
Saadet Partisi Çankaya İlçe Başkanı Selim Kayadan, siyasete dair yaklaşımını ve İslami kavramların yanlış anlaşılmasına…
Çetinkaya, gençlerin Zafer Partisi’ne yönelmesinin temelinde milli bilinç ve Atatürkçü duruşun etkili olduğunu vurguladı:
Kayseri Mobilya Fuarı’nda düzenlenen buluşmada, Saadet Partisi Kayseri İl Başkanı Erdal Altun’un davetiyle gerçekleşen tören,…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rize programının ardından Trabzon'a hareketi esnasında, Sarayköy Tüneli içerisinde arıza yapan…
Vali İhsan Selim Baydaş başkanlığında, AFAD Acil Durum Yönetim Merkezi’nde gerçekleştirildi