İSRAİL’LE İLİŞKİ

Adnan ONAY

Erdoğan’ın Filistin’de yaptığı soykırıma tepki göstermesi nedeniyle bazıları “Madem ki İsrail’e karşı, neden onunla işbirliği içindeyiz” gibi sözlerle Erdoğan’ı samimiyetsizlikle suçluyor..!

Bir kere; Türkiye’nin Filistin Politikasını eleştireceksek öncelikli olarak; Ortadoğu’ya, Filistin’e İngilizler eliyle hançer gibi saplanan İsrail’i, Müslüman ülkeler arasında ilk tanıyan ülke olmamız nedeniyle (1949) dönemin Cumhurbaşkanı İnönü suçlanmalıdır.
Türkiye’yi ABD yörüngesine sokan İnönü, ABD’nin İsrail’i tanımasının ardından İsrail’in varlığını tasdik etti ve hemen akabinde de temsilcilikler açıldı.
İnönü, Almanların, İngilizlerin, ABD’nin destekleriyle kurulan bir devletin tanınmasının ülke çıkarlarına uygun olacağını düşünerek böyle bir adım atmayı gerekli gördü demek ki..
Sovyetler ve Doğu Bloku ülkelerinin de Batı’nın uydusu nezdindeki bu devleti tanıması gösteriyor ki, her iki cephede ilişkilerin sağlıklı sürebilmesi için İnönü’ye göre buna ihtiyaç vardı.

Türkiye’nin o yıllardan itibaren ABD’nin kuyruğuna takılmasının gerekçesi Batı ile her tür ilişkiyi geliştirmek istemesi olarak değerlendirilmeli. Zira; Türkiye kuruluşundan itibaren yüzünü Batıya çevirdi ve onlar gibi olmayı hedefledi.

İsrail, kurulduğu günden beri AB(D)’nin himayesinde bir devlet olmanın ötesinde birçok Batı ülkesinde ticari ve sosyal yönden etkili lobiler oluşturdu. O kadar ki; birçok Batı ülkesi ve ABD zamanla Yahudilere mahkum duruma düştü.

Günümüzde, hangi Batı ülkesiyle iktisadi veya sosyal ilişki kurmak isterseniz isteyin mutlaka o ilişkilerde Yahudilerin çıkarı dikkate alınır. O nedenle; Batı ile ilişkilerde devletler mutlaka bunu dikkate almak zorundadırlar.

Özetle; İsrail, Batı ile ilişkilerin anahtarıdır. İsrail’in aleyhine olan bir ilişkiyi AB(D) ile yürütmek oldukça zordur.
Türkiye, yıllardır bu zorlukları yaşıyor. İsrail’le ilişkilerimiz her gerildiğinde Batı mutlaka karşımıza çeşitli sorunlar çıkardı. Yalnızca ülkemiz değil, Batılı birçok ülke de tıpkı ülkemiz gibi uluslararası ilişkilerde İsrail’in pozisyonunu mutlaka dikkate alır ve İsrail’i rahatsız edecek ilişkilerden kaçınır.

TÜRKİYE’NİN FARKI

Türkiye, en yakın devleti Osmanlı Devletinde olduğu gibi çıkarlarına zarar gelir endişesiyle insanlık dışı uygulamalara, vahşetlere göz yummamaya özen gösterir. Güçlü olduğumuz dönemlerde Osmanlı güç kullanarak zulümlere engel olmaya çalışırdı. Türkiye Cumhuriyeti de gücü nispetinde katliamlara, haksızlıklara engel olmaya çalışıyor. Ermenilerin işgal ettiği Karabağ’ın kurtarılması için ABD’deki Ermeni lobisi ve Rusya’nın Ermenistan’a silah ve destek vermesine aldırış etmeden kardeş Azerbaycan’a sahip çıktık ve topraklarının işgalden kurtarılmasına yardımcı olduk. Sonrasında da her iki ülkenin barışıp, iyi ilişkilerin kurulması için çaba sarfediyoruz.
Bize düşmanlık edilmediği sürece her ülkeye yardımcı olmaya çalışıyor, mazlumun ırkına, dinine bakmıyoruz.

İşte, Filistin’e sahip çıkmamızda bu çerçevede değerlendirilmeli.
O nedenle; Türkiye, kendi çıkarları çerçevesinde İsrail ve onun hamisi Batı ile iyi ilişkiler kurmaya çalışırken, AB(D) ve kimi Batı ülkeleri gibi Israil’in zulmüne, soykırımına göz kapatamaz.

Eğer bugün Filistin halkı yerine İsrail halkı katliama, soykırıma uğrasaydı ona ilk sahip çıkan ülkelerden biri de Türkiye olurdu.
Hem Osmanlı Devletimlz, hem de Türkiyemiz vaktiyle zulme uğrayan Yahudilere sahip çıktı. Bu herşeyden önce bir insanlık görevi. Gücümüz nispetinde insanlık görevimizi yerine getirmeliyiz..

Türkiye, İsrail’in soykırımına göz yumamaz. Velev ki çıkarlarımıza zarar gelsin!
Çıkarımızı her zaman koruruz ama ondan daha önemli olan bizim vicdanlı bir millet olduğumuz ve ona uygun davranma zorunluluğumuzdur..