Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

KURBAN BAYRAMI HÜZNÜ 

    Dini bayramlarımızdan

 

 

Dini bayramlarımızdan Ramazan Bayramının güzelliği oruç ve teravihle anlamlandırılırdı, Kurban Bayramını anlamlandıran şey ise kesilen kurbanlardı.

 

Ramazanda, Oruç tutanların sayısı azaldı, teravih etrafında başlayan tartışmaların da etkisiyle teravih namazlarına da ilgi azaldı.

 

Kurban bayramında da benzer durum var; Gerek ekonomik nedenler, gerekse vekâletle kurban kesimi için yardım derneklerinin başlattığı alternatif fiyatlı modeller de birçok kişiyi vekâletle kurban vermeye teşvik etti.

 

İktidarın yaz aylarına rastlayan dini bayramların tatil günlerini uzatması da dini bayramları tatil havasına soktu. Bu kurban bayramında binlerce kişi tatil için tatil beldelerine akın ettiler.

 

Özetle; Kurban bayramı, eski bayramların atmosferinden çok uzaklaştı. Böyle giderse çocuklarımızın torunlarına anlatacağı kurban hikayeleri de kalmayacak.

Şahsen, çocuklarıma bu yönde bir gelenek oluşturmadım. Kurbanımızı vekâletle vermeye başladığımızdan beri kurban sadece bayramlaşma ve tatil olarak hafızalara yerleşti.

 

Oysa; rahmetli babam son yıllarına kadar bize hep kurbanda öncülük ederdi. Bayram yaklaşınca kimlerle kurban ortağı olacağımızın heyecanı başlardı.Kurbanın alınması, bakılacak yere götürülmesi hep heyacanlı anlardı. 6-7 kişi/aile kurbanla birbiriyle kaynaşırdı. Kurban günü ise ayrı bir sevinçti. Birçoğumuz ortak verilen etlerle yapılan kurban kavurmasına kadar aç dururduk.

 

Alınan ortak hayvanın bakımı ve kurban edlilişi bizlere ayrı duygu verirdi. Hayvana alışırdık, kurban edildiğinde üzülürdük. Kurbanla vacip bir ibadetin yerine getirilmesi bu üzüntümüzü azaltırdı.

 

Çocukluğumu hatırlarım; rahmetli babam sabah namazı için camiye giderdi ancak gitmeden önce kendisi evimizin üst kat penceresinden gür sesle ezan okurdu. Babamın öyle heyecanı olurdu ki bayram gecesi doğru dürüst uyumazdı.

 

Bayram namazı çok kalabalık olurdu ve cami tamamen o mahallelilerden dolardı. O zamanlar köylerden mahallelere gelip yerleşen olmazdı. O nedenle mahalleliler iç içe olurduk. Bayram namazı sonrası bayramlaşma coşku içerisinde geçerdi.

 

Bayram namazı dönüşünde çok sevdiğimiz kasabımız Kalafat kurban kesmeye ilk bizden başlardı. O anlar çocukluktan beri hafızama adeta kazılmış durumda. Yıllar geçse de bu gelenek hep bu şekilde devam etti. Ta ki sıra bizlere gelinceye dek.

 

Artık mahallelerde ne kurbanı barındıracak ahırlar kaldı, ne de kurbanların kesileceği boş alanlar. Nerede bir boş alan varsa hemen inşaat oluyor.

Hiç tanımadığımız yüzlerce köylü bu binalardan daire alarak mahallelere taşındı. Bu insanlar tıpkı mahalleye gelmiş yabancılar gibi mahallelilerle sıcak ilişkiler kuramadılar. Mahalleler birbirinden uzak insan kitlelerinin olduğu yerlere döndü.

 

O kadar ki bu bayram namazını çocukluğumun geçtiği mahallemizde kıldım. Bayramlaşmada o eski coşkudan zerre kalmamıştı. Birbirini tanımayanlar namaz sonrası hemen cami çevresinden uzaklaşıyordu.

Mahallemizin değişen tablosu bayram namazına mahalle camisine gelen mahallelilerin de azalmasına yol açtı.

 

Velhasıl, birçok şey gibi dini bayramlarımız da eski özelliğini kaybediyor, ruhsuz bir hal alıyor.

 

Çok üzücü ama maalesef durum böyle. Hafızamız kayboluyor, genç nesillere, gelecek kuşaklara aşılayabileceğimiz hiçbir manevi değerimiz kalmıyor.

 

Belki ben/ biz olayı abartıyoruz ..Bilemiyorum..!

Adnan ONAY