Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GERÇEK NE KADAR UZAK YALAN NE KADAR YAKIN

Yeryüzünde hiçbir dönem olmamıştır ki yapılan iyi, güzel ve insana

Yeryüzünde hiçbir dönem olmamıştır ki yapılan iyi, güzel ve insana dokunur işlere kötü sözler edilmesin. Kulp takılır, iftira atılır, şizofrence sözler söylenir. Zaten dünya öyle bir yere geldi ki iyi ile kötü, güzel ile çirkin inanılmaz bir kıyas, amansız bir yarış içinde. Yalan ve riya dört nala koşarken, gerçeği anlatmak zor olmanın ötesinde, hatta olanaksız çoğu zaman.

Amerikalı yazar Kristin Hannah kitaplarının birinde bir 19. yüzyıl efsanesini anlatır. Efsaneye göre “Gerçek” ve “Yalan” bir gün buluşurlar. “Yalan” doğruyu söyler ve ‘Bugün hava çok güzel’ der. “Gerçek” etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. “Yalan” tekrar doğruyu söyler ve ‘Su çok güzel, birlikte banyo yapalım’ deyiverir. Gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur. Su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar birlikte. “Yalan” bir anda sudan çıkar, “Gerçeğin” kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. Kızgın “Gerçek” kuyudan çıkar, yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yeri aramaya başlar. Dünyada “Çıplak Gerçeği” görenler onu hor görür ve öfkeyle bakarlar ona. Zavallı “Gerçek” kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri “Yalan”, dünyanın her yerinde “Gerçek” gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde “Çıplak Gerçeği” görmek istememektedir.

Gerçeklerden nefret eden, yalanlarla örülü dünyalarında oyalanıp kendi karanlıklarında başkalarını da etkilemeye çalışanların sayıca çok olduğu günümüz dünyasında tutunmak elbette zor. Çarkın içerisinde olmadan, azınlıkta kalıp iki yüzlülüğü reddetmek kolay iş değil.

Kendilerini siyasi inanış, ideoloji ve kalıplar içinde ifade edenlerin, insanı merkeze almadan yaptıkları çalışmalar topluma bugüne kadar hiç fayda vermedi. İster siyasi yelpazenin sağında, isterse de solunda kim nerede ve nasıl kendini ifade ederse etsin, yalancı ve iki yüzlü olduklarında hiçbir karşılıkları da olamayacak.

İki yüzlülere, “Sen yalan söylüyorsun, gıybet ediyorsun, arkadan çekiştiriyorsun, riyakarca davranıp insanları aldatıyorsun. Küçümsüyorsun, lakap takıyorsun, sinsi gülümsemeni dudaklarını bükerek taçlandırıyorsun.” demek kadar iç rahatlatıcı ve bir o kadar da insana hüzün veren ne var başka?

Önce insan sonra da Müslüman olmayı bilemeyen; dindarlığı şekilcilikle, ritüellerle ve rutine bağladıkları sahte davranışlarıyla gerçekleştirenler için başka ne söylenebilir?

Filozof Ayn Rand, “Hile yapan, yalan söyleyen, ama görünüşte saygınmış gibi davranan adam… O aslında kendisinin iki yüzlü olduğunu biliyor, ama başkaları onu makbul sandığı için çevreden bir saygı topluyor, oradan kendine elden düşme bir öz saygı çıkarıyor.” der.

Gerçekten hak edilmiş bir saygınlığa ulaşmak varken böylesi yollara tenezzül etmek niye ki?

Gerçek ne kadar uzakta, yalan ne kadar yakınımızda…

Hüseyin Alpay
Hürsöz

deneme bonusu veren siteler balmoral resort oslobet jojobet