Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Mahmut Arıkan’dan iktidara uyarı: Sendikalar masadan kalkıyor, hükümet hâlâ duymuyor!”

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Türkiye ekonomisinin yönetilemediğini belirterek üretimin durma noktasına geldiğini ve esnaf ile çiftçinin her geçen gün daha da borç batağına sürüklendiğini söyledi. İktidarın yanlış politikalarıyla ülkenin “tüketen bir toplum” haline geldiğini vurgulayan Arıkan, “Emeği bütçenin yükü değil, bu ülkenin gücü olarak görün” çağrısında bulundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Türkiye ekonomisinin yönetilemediğini belirterek

Saadet Partisi Genel Başkanı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirilen haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Arıkan, konuşmasında yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarından medya üzerindeki baskılara, Gazze’deki ateşkes ihlallerinden Türkiye ekonomisindeki darboğaza kadar birçok başlıkta iktidara sert eleştiriler yöneltti. “Emekli olmuş milyonlar geçinemiyor, çalışan milyonlar, açlık sınırının altında bir maaşla hayata tutunmaya çalışıyor. Bakın, sendikalar masadan bir bir kalkıyor. Çünkü ortada müzakere edilebilecek bir konu yok!” diyen Arıkan İşçinin emekçinin insanca yaşayabileceği bir ücret istediğini hatırlattı.
İşte Mahmut Arıkan’ın gerçekleştirdiği grup toplantısı konuşması:
1. AVRUPA’DAN SELAM GETİRDİM
Sözlerimin hemen başında, üzerimde olan selamları paylaşmak istiyorum.
Hafta sonu Avrupa’daydık.
Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızla bir araya geldik, özlem giderdik. Hepsinin sizlere çokça selamları var.
Ben buradan -bir kez daha- Avrupa teşkilatlarımıza, özverili çalışmaları için teşekkür ediyorum.
Nasıl Türkiye’yi karış karış geziyor, 86 milyon insanımızın dertlerini ve taleplerini dinleyip notlarımızı alıyorsak;
Aynı şekilde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın da taleplerini dinleyip notlarımızı alıyoruz.
2. MECLİS ÖNERGEMİZ
Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın talepleri var. Hem de bunlar çok haklı talepler.
İktidar mensuplarının gayet iyi bildiği talepler bunlar.
Çok değil geçtiğimiz hafta, 23 Ekim günü grup olarak bir meclis önergesi verdik.
“Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını ve çözüm önerilerini bütüncül bir yaklaşımla ele alalım” dedik.
Yine, yeniden, yıllardır her önergede olduğu gibi; AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.
Ardından, çok değil, 7 gün sonra Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızla bir araya geldik.
Gördük ki; bizim BURADA konuşalım dediğimiz, iktidarın konuşmayalım dediği her şey ORADA vatandaşımızın haklı talepleri!
Vatandaşlarımız dört gözle TBMM’de atılacak adımları bekliyor.
3. YURT DIŞINDA YAŞAYAN VATANDAŞLARIMIZIN HAKLI TALEPLERİ
Yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz;
• Mecliste layıkıyla temsil edilmek istiyor,
• Kamu hizmetlerine erişimin önündeki bürokratik engellerin kalkmasını istiyor,
• Ekonomik hayatı düzene sokacak düzenlemeleri bekliyor,
• Eğitim ve diploma konularında karışıklığın son bulmasını istiyor,
• Gümrük ve yol çilesi bitsin istiyor,
Bunlar, birtakım düzenlemeler ile çözülebilecek meseleler.
Ancak bırakın düzenlemeyi, iktidar cenahı bunların mecliste konuşulmasını bile istemiyor.
Biz, bu meseleleri bir siyaset malzemesi olarak değil, vatandaşlarımızın günlük hayatını kolaylaştıracak birer insani gereklilik olarak görüyoruz.
Her platformda olduğu gibi, bu konuda da -bütün engellemelere rağmen- yapıcı bir tutum sergilemeye kararlıyız.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın hak ettikleri temsil, hizmet ve saygıya kavuşmaları için çalışmaya;
çözüm önerilerimizi muhataplarıyla paylaşmaya devam edeceğiz.
4. “ÇALIŞAMAYAN GAZETECİLER” GERÇEĞİ
Dün bizim için özel bir gündü.
Hepinizin malumu; Türkiye’de medya, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Özellikle son dönemde yerel ve ulusal bazda birçok gazete ve televizyon kapandı veya kayyum atandı, -bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla- son bir ayda 500’den fazla gazeteci arkadaşımız işsiz kaldı.
Biliyorsunuz bir “çalışan gazeteciler günü” vardı.
Artık Türkiye’de bir de “çalışamayan gazeteciler gerçeği” var.
Dün gazeteci arkadaşlarımızla ve meslek örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldik, bu konuyu konuştuk.
Katılan, katkı sunan tüm medya mensuplarımıza teşekkür ediyorum.
5. MEDYA ÜZERİNDEKİ KONTROL: İKİ YÖNTEM
İktidar, medyayı iki yolla kontrol altına almaya çalışıyor:
Birincisi, Ekonomik baskılarla;
Nedir bunlar: Reklam kesintileri, cezalar, adaletsiz reklam dağıtımı.
İkincisi, Siyasi baskılarla;
Sansür, gözdağı, hedef gösterme.
6. REKLAM DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK
Ekonomik baskı ile ilgili, çarpıcı bir rakamı paylaşmak istiyorum:
Yaptığımız bir çalışmaya göre: Ocak 2025 ile Ekim 2025 arasındaki 10 aylık dönemde, iktidarın kontrolünde olan TMSF bünyesindeki şirketlerden, iktidara destek veren televizyon kanallarına verilen reklam süresi 14 milyon 810 bin 298 saniye.
Bu inanılmaz bir rakam.
Peki bunun karşılığında, birileri tarafından muhalif diye adlandırılan televizyon kanallarına verilen reklam süresi ne kadar?
Sıfır!
Bu durum çok büyük bir haksızlıktır.
7. GAZETECİLİK SUÇ GİBİ GÖSTERİLİYOR
Geldiğimiz noktada; Türkiye’de gazetecilik faaliyetleri bir suç gibi gösterilmeye başlandı.
Şunu unutmayalım; gerçeği yazmak cezalandırıldığında, yalan ödüllendirilmeye başlar.
Türkiye’de yaşanan tam olarak budur.
Bizler; çalışamayan gazetecilerin, çalışan; özgürce çalışan; özgürce yazan gazetecilere döneceği günler için çalışmaya devam edeceğiz.
8. GAZZE’DE DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMADI
Değerli arkadaşlar; Hepimizin bildiği gibi 10 Ekim’de terörist İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes imzalandı.
Bu ateşkeste ABD, Katar, Mısır ve Türkiye garantör ülke olarak yer aldı.
Bu nasıl bir ateşkes, bu garantörler nasıl garantörse;
10 Ekim’den bugüne terörist İsrail 200’den daha fazla ateşkes ihlali yaptı, yüzlerce mazlumu katletti.
Yine bu sürede yardım konvoylarının, ilaç ve tıbbi malzemelerin girişi yeterli olmadı;
hastaların çıkışı için Refah Sınır Kapısı açılmadı.
Neticede; değişen bir şey olmadı!
Akan kan, dökülen gözyaşı bitmedi. Bitecek gibi de gözükmüyor.
9. HER HAFTA NEYE TEŞEKKÜR EDİLİYOR?
Hal böyleyken, her hafta yapılan açıklamalarda “Sayın Trump’a teşekkür ederiz” cümlelerini duymaya devam ediyoruz.
Bu neyin teşekkürü?
• İşletilmeyen garantör sorumlulukları için mi teşekkür ediyorsunuz?
• Yoksa gelecek yeni ticaret anlaşmaları için mi teşekkür ediyorsunuz?
10. “BARRACK MÜNNECİM OLMADIĞINA GÖRE!”
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Bahreyn’deki açıklamaları şüpheleri tam da bu konu üzerine çekti.
Diyor ki; “Türkiye ve İsrail birbiriyle savaşmayacak” hatta “çok uzak olmayan gelecekte bir ticaret anlaşması imzalanabilir.” diyor.
Çok uzak olmayan geleceği bırakın, biz “çok uzak olmayan bir geçmişte de” ticari ilişkileri gördük.
Ateşkes görüşmeleri yapılırken bu kürsüden uyarıda bulunduk!
“Anlaşma yapıldı diye, ‘bitirdik’ denilen ama örtük şekilde devam eden ticaret artarak devam etmemeli” dedik.
Gelinen noktada, Türkiye yine İsrail’in can damarı olan “ticaret imtihanını” veremeyecek gibi gözüküyor.
Barrack’ın açıklamaları bununla da sınırlı değil!
“Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir hizalanma göreceksiniz.” diyor.
Birincisi; “sömürge valisi” edasıyla yapılan konuşmalara, iktidarın en büyük tepkiyi koyması gerekir.
İkincisi; Barrack müneccim olmadığına göre, bütün bunları aslında işletilen planın bir aşaması olarak söylüyor.
-Hep söyledik yine söylüyoruz- Bu planın adı: Büyük Ortadoğu Projesidir.
Türkiye; ne eş başkan, ne garantör, hiçbir unvanla bu projeye “dahil” olmamalıdır!
Bilakis Türkiye bu plana, bu gidişata muhakkak surette “müdahil” olmalıdır!
11. SUDAN
Bir gözümüz Gazze’de, bir gözümüz neredeyse aynı hikayenin yaşandığı Sudan’da!
Gelen görüntüleri hepimiz gördük. Bugün Sudan’da yaşananlar, basit bir “iç savaş” tanımını çoktan aşıyor.
Peki neden? Neden bu vahşet?
İç karışıklık gibi lanse edilse de; emperyal odakların göz diktiği ALTIN, PETROL ve NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ; Sudan’ın en büyük zenginliği iken en büyük imtihanı olmuş durumda.
12. KARDEŞ KANINDAN KİMSEYE FAYDA GELMEZ!
Şu unutulmamalı; yeryüzünde kimseye kardeş kanından fayda gelmemiştir.
Kaybedenler, o toprak üzerinde yaşayanlar; kazananlar, emperyalizm ve Siyonizm olmuştur.
Sudan’da da oynanan oyun bu alçak stratejinin tekrarıdır.
13. GERÇEK DÜŞMAN
Gerçek düşman Emperyalizmdir! Gerçek düşman Siyonizm’dir.
• Ve hiçbir gündem,
• Hiçbir plan
• Hiçbir ateşkes,
• Hiçbir garantör,
Gazze’yi unutturmamalıdır! Sudan’ı unutturmamalıdır! İsrail’i umutlandırmamalıdır! Ve Amerika’yı cesaretlendirmemelidir!
14. MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
Değerli Arkadaşlar, bir yılı aşkın bir süredir tüm kaygılarımıza rağmen katkı vermeye çalıştığımız bir süreç var.
Bizim de içerisinde yer aldığımız bir komisyon kuruldu: Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu.
Evet!
• Artan eşitsizlikler karşısında dayanışmaya ihtiyacımız vardı.
• Farklı kimlikler ve kültürler olarak kardeşliğe ihtiyacımız vardı.
• Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne değil çoğulcu bir demokrasiye ihtiyacımız vardı.
Komisyonun ismi, ülkemizin ihtiyaçlarına binaen verilmiş oldu.
Kürt meselesi başta olmak üzere tüm toplumsal sorunların TBMM’de tartışılıp, yine Meclis zemininde çözüm önerilerinin konuşulabilmesi kuşkusuz olumlu bir durumdur.
Ancak yapılan komisyon toplantılarında iktidar cenahından bizimle paylaşılan
• umudumuzu artıran yeni bir bilgi yoktur,
• ne hedeflendiğini gösteren somut bir plan yoktur,
• varılmak istenen noktaya dair bir yol haritası yoktur.
15. ESAMESİ OKUNMADI!
Bu süreçte;
• Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına rağmen tutuklu ve hükümlülerle ilgili bir gelişme olmadı.
• Sefalete mahkûm edilen, grev hakları ellerinden alınan EMEKÇİLERİN,
• Emeklilikten sonra ucuz iş gücü olarak çalışmak zorunda kalan EMEKLİLERİN,
• Bir taban maaşı olmayan ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENLERİNİN,
• Adalet arayan KHK’LILARIN, TUTUKLU ASKERİ OKUL ÖĞRENCİLERİNİN,
• Kürsülerine kavuşmak isteyen BARIŞ AKADEMİSYENLERİNİN,
• Can güvenliğinden endişe eden KADINLARIN,
• Kokarcadan, dondan ve kuraklıktan etkilenen ÇİFTÇİNİN,
• Şap hastalığıyla ilgili sesini bir türlü duyuramayan HAYVAN ÜRETİCİSİNİN
esamesi bile okunmadı, sesleri yine duyulmadı.
Biz; “Milli Dayanışma, Kardeşlik, Demokrasi” derken, bu kesimlerin sorunlarının dile gelmesini, çözümlerin konuşulmasını bekliyorduk.
Fakat geçen bir yıl içinde ne bu meseleler samimiyetle ele alındı ne de sürece dair hukuki bir zemin oluşturuldu.
Bir taraftan hukuki boyutu tartışmalı bir süreç yaşanırken, diğer taraftan Anayasamızın ve Uluslararası Hukukun gereklerine rağmen tehir edilen adaletin tanıkları olduk.
Hem Selahattin Demirtaş’ın, hem Can Atalay’ın, hem adalet arayan askeri okul öğrencilerinin, hem Osman Kavala’nın hem de KHK’lıların mağduriyetlerinin giderilmesi bir lütuf değil hukukun gereğidir.
16. SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
Değerli arkadaşlar; bütün bu tartışmaların gölgesinde asıl sorunlar sessiz sessiz büyüyor.
İşsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik ve umutsuzluk; gençlerimizin, çocuklarımızın kaderine dönüşmüş durumda.
Bu çarpıklık yüzünden, “suça sürüklenen çocuklar” gibi kavramları tartışmak zorunda kalıyoruz.
Son yıllarda artan çete olayları, huzur ve emniyeti tehdit etmekle beraber ya çocuklarımızı elimizden alıyor ya da suça sürüklüyor.
• Kalem tutması gereken eller, silah tutuyor
• Okula gitmesi gereken çocuklar, cezaevine düşüyor,
• Sınava hazırlanması gereken evlatlarımız, mahkemelere hazırlanıyorlar
17. ÇOK SORU VAR!
Sorulacak çok sorumuz var! Çünkü ciğerimiz yanıyor ciğerimiz!
Şimdi ben; bir şekilde evladı elinden kayıp gitmiş gözü yaşlı aileler adına buradan soruyorum!
• Kürsülerde güvenlikten söz eden hükümet yetkilileri, mahalle aralarında “sessiz hüküm süren” çetelerden haberdar mısınız?
• Bu ülkenin sokaklarında, mahalle aralarında, hatta dijital platformlarda örgütlenen kaç yapı var, biliyor musunuz?
• Daha doğrusu, bilmek istiyor musunuz?
İçişleri Bakanlığı sadece operasyon sayısını değil, neden bu operasyonlara ihtiyaç duyulduğunu da açıklamak ZORUNDADIR.
• Kaç çocuk suça sürüklendi değil; neden sürüklendi?
• Kaç çete var değil; nasıl büyüdü?
• Kaç kişi “adam öldürülür” diye ilan veriyor değil; nasıl bu cüreti buluyor?
Sorular ağır, cevaplar belki daha da ağır olacak. Ama asıl tehlike, bu sorular hiç sorulmadığında başlıyor!
Ben şimdi size en can alıcı soruyu söyleyeceğim!
YOKSULLUK, EKONOMİK EŞİTSİZLİK VE GELECEK KAYGISI BU İŞİN NERESİNDE?
Hakikaten! Türkiye ekonomisi nasıl yönetiliyor?
18. ÜRETMEYEN TÜRKİYE
Cevabı belli, TÜRKİYE EKONOMİSİ YÖNETİLEMİYOR!
Binlerce yıldır “üretici” olmakla bilinen topraklar, bugün neredeyse tamamen tüketici konumuna düştü.
İktidarın yürüttüğü yanlış politikalar sonucunda esnaf batarken, çiftçi, küçük işletmeci batarken; sanayi kuruluşları adeta can çekişiyor.
Bakınız bu konu ile ilgili çarpıcı bir rakam vereceğim;
Geçen yılın rakamlarına göre
• Kurulan şirket sayısı %4.7 azalırken,
• Kapanan şirket sayısı %8.4 artmış.
Bir rakam daha: 2025 yılının ilk 10 ayında konkordato için geçici mühlet alan firma sayısı, geçen yıla göre %72 arttı!
Öte yandan, bu toprakları cevizi Çin’den, mercimeği Kanada’dan, buğdayı Ukrayna’dan alacak hale getirdiniz.
Her türlü madeni ham olarak ihraç edip, her türlü teknolojik ürünü ithal edecek bir ülke haline getirdiniz!
19. VERGİ DÜZENİ
Bunca yıl üretim olmayınca ne oldu?
Bunun cevabını bize yine AK Parti iktidarı veriyor.
• Üretim yoksa dış borç faizini ödemek için; YENİ VERGİLER GELİR.
• Ballı ihaleleri finanse etmek için VERGİLERE ZAM GELİR.
• Seçim ekonomisinin faturasını millete ödetmek için de MTV gibi yılda bir olan vergi İKİ oluverir!
Millet bu vergi yükünün altında ezilmiş, iktidarın da böyle bir gündemi olmadığını görüyoruz.
20. CEVDET YILMAZ AÇIKLAMASI
Normalde Sayın Mehmet Şimşek, ekonomi ile ilgili güzel tablolar çizerdi.
Bu hafta görevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz aldı.
Sayın Yılmaz, “Tahminlerimiz gerçekleşirse, Avrupa’nın 4. büyük ekonomisi olacağız.” dedi.
Sayın Yılmaz!
İki gün önce TÜİK enflasyonu %32,87 olarak açıkladı!
Ben size daha ilginç rakamlar vereyim:
Bazı kalemlerde Ekim 2025 itibariyle yıllık değişim oranları:
• Gıda – %34,87
• Giyim – %50,06
• Kira – %66,28
• İlk ve Ortaöğretim Eğitimi – %70,57
• Üniversite – %64,58
• Ulaşım – %46,85
Bu rakamlar, TÜİK’in hesabına yanaşamıyor bile.
• Asgari ücretli bir aile bunlarla nasıl baş edecek?
• Emekli bir baba, evladına nasıl gelecek vaat edecek?
Sayın Yılmaz’a buradan soruyorum:
Bu rakamlarla, bu gerçeklerle biz hangi tahmine göre Avrupa’nın 4. büyük ekonomisi olacağız!
21. TAMAMLAYICI EMEKLİLİK Mİ, EK KESİNTİ Mİ?
Hükümet bir taraftan “Avrupa’nın 4. büyük ekonomisi olacağız” diyor; diğer taraftan çalışanların cebine uzanmaya devam ediyor.
Hükümet bunun adına “Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası” diyor.
Ama gerçekte bu, işçiden %3 ek kesinti anlamına geliyor.
Asgari ücretlinin maaşı bugün, bırakın tasarrufu, faturalarını bile ödemeye yetmiyor.
Emekli olmuş milyonlar geçinemiyor, çalışan milyonlar açlık sınırının altında bir maaşla hayata tutunmaya çalışıyor.
Hal böyleyken, bir de üstüne “tamamlayıcı emeklilik” adı altında yeni bir kesinti dayatılıyor.
22. SENDİKALAR MASADAN KALKIYOR
Bakın, sendikalar masadan bir bir kalkıyor.
Çünkü ortada müzakere edilebilecek bir konu yok!
Sayın Bakan sendikaları suçlayarak, “somut teklif getirmediler” dese de,
Biz bunu samimi bulmuyoruz.
Market rafları belli! Fatura tutarları belli! Kira rakamları belli!
Enflasyonu az önce konuştuk.
İşçinin ne istediğini bilmek için ne sendikaya gerek var ne de müneccim olmaya!
İşçimiz, emekçimiz; insanca yaşayabileceği, kesintisiz, bahanesiz bir ücret talep ediyor.
23. BÜTÇENİN YÜKÜ DEĞİL, EMEĞİN GÜCÜ!
Biz, “emeği” bütçenin yükü olarak gören bu anlayışı reddediyoruz.
Çünkü bu ülkenin alın teriyle çalışanları, memurları, işçileri; bu ülkenin yükü değil, gücüdür!
İşçinin eline uzanmak kolay!
Uzandığınız o el, bu ülkenin fabrikalarında, tarlalarında, hastanelerinde, okullarında her gün alın teri döken eldir.
O eli ancak sıkmak gerekir!
Biz Saadet Partisi olarak, emeğin hakkını “alın teri kurumadan verecek” bir düzenin kurulması için mücadeleye devam edeceğiz!
24. BÜTÇE İNDİKATÖRDÜR!
Değerli arkadaşlar sözlerimi toparlıyorum. Malumunuz bütçe maratonu başladı.
Bütçe, bir iktidarın
• tam olarak nerede durduğunu
• ne tarafa doğru yürüdüğünü
• ne yapmaya çalıştığını
• kimlerle saf tutup
• kimleri karşısına aldığını
gösteren en net belgedir.
Biz iktidarı; daha önce yaptığı bütçelerden tanıyor ve uyarıyoruz:
• Bütçenizdeki kalemler, artan ve derinleşen eşitsizlikleri gidermeye dair olsun.
• Bütçenizdeki kalemler, farklı kimlikler ve kültürler arasındaki kardeşliği tesise dair olsun.
• Bütçenizdeki kalemler, haksızlıkları ve adaletsizlikleri giderip çoğulcu bir demokrasiye dair olsun.
Bize; günü kurtarmaya dair kurnazlıklarla değil, toplumsal barışı ve huzuru inşa etmeye dair samimiyetle gelin!
25. AMACIMIZ: KÖTÜLÜĞE DEĞİL, İYİLİĞE ÇAĞRI
Biz bütün bunları kötülüğe dair durum tespiti yapmak için değil
• kendini zamana ve mekâna karşı sorumlu hisseden herkesi
• iyiliği yükseltmeye, hak ve adalet mücadelesini büyütmeye davet etmek için söylüyoruz.
Buradan herkese sesleniyorum!
• Bu ülkenin sorunlarını çözmek için,
• bu ülkeyi yaşanabilir bir Türkiye yapmak için;
• ilk yapılması gereken, AHLAKI ÖNCELEMEKTİR.
Ahlakı kuşanmış kadrolar;
• haksız yere insanları, ekmeğinden, işinden ve özgürlüğünden etmezler;
• tek bir insanın saçının telinin zarar görmesini istemezler.
Bizler, Saadet Partisi olarak;
selamı yaymak, acıları paylaşmak, güzellikleri çoğaltmak, barışı büyütmek için çalışmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle sözlerimi bitiriyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

deneme bonusu veren siteler balmoral resort oslobet jojobet