Nöbetçi Eczaneler
Üst kimlik konusundaki tartışmalar bitmiyor. Bu konuda bir şey yazdığımda çeşitli itirazlar oluyor.
Devletler kurucu unsurların verdiği isimlerle anılırlar. İmparatorluklar, Krallıklar, Hanedanlıklar genellikle bir kabile, aile ismi ile ilişkilidirler. Ancak buna rağmen bu devlet dışarıdan yani diğer devletler tarafından tanımlandığında kurucu unsur ile tanımlanırlar.
Osmanlı Devleti, Türkleri baskılayan bir Türk devleti olarak görülmesine rağmen dışarıda Osmanlı halkına Türk denmekteydi. Çünkü kurucu aile Türk idi.
Örneğin, Suudi Arabistan Suud ailesinin kurduğu bir Krallık ancak dışarıdan yapılan tanımlamalarda öne çıkan Suud değil Araplıktır. Orada yaşayanların hepsine Arap diye bakılır.
Burada akıl karıştıran şey günümüzde bazı devletlerin isimlerinin kurucu unsurun ırkıyla bağlantı kurulamayacak durumda olmasıdır. Bu tip ülkelerde halkı bir ırk ismiyle üst kimlikte buluşturmak zordur. Ancak bu tip ülkelere baktığımızda bunlar genellikle bir şekliyle sömürge ülkeler veya bir teokratik devletlerdir. Bağımsız devletlerin vatandaşları etnik kökeni ne olursa olsun bir ırk üst kimliğiyle anılırlar. Bu algıda ırk bir millet ismine dönüşmektedir.
Sonradan, İngiliz veya Alman vatandaşı olan bir Türk, “öteki” tarafından İngiliz veya Alman olarak tanımlanır. Etnik kimliği bilindiğinde de ona en çok; “Türk kökenli Alman vatandaşı” denilebilir.
Özetle; Bu konu çok karmaşık bir konudur. Bu konuda sosyologlar çeşitli görüşlere sahipler. Irka dayalı üst kimlikli devlet yapısının milliyetçilik üzerinden faşizme dönüştüğünü iddia edenler de vardır.
Yeni anayasa tartışmaları arasında yeniden alevlenen bu konu hakkında gördüğüm kadarıyla akıllar oldukça karışık..!