Türkiye halkı siyasi, ideolojik, mesleki vb. birçok alanda kendi düşünceleriyle ciddi bir organizasyon oluşturma gücüne sahip değildir. Buna sol-sağ gibi batı kaynaklı yapılanmaların yanı sıra islam da dahildir.
Osmanlı, bir islam teokrasisinden ziyade bir imparatorluk devleti özelliklerine sahipti. O nedenle modern döneme islamı bir model olarak taşıyamadı.
Osmanlının son döneminde modernleşme doğrultusunda oluşan düşünce odaklarının içinde islam bir şekilde yer alıyordu. Ancak, bunların hiçbiri model olabilecek bir ulus devlet kurma desteğine, gücüne sahip değildi.
Kemalizm, islamı da bünyesine alan bir modernleşmeyi benimsedi ancak bunu demokrasiyle bütünleştiremediği için bir süre sonra sistem ‘kendi olmak’tan çıkarak, taklitçi bir modele dönüştü.
Sonrasında; bütün düşünce odakları dışarının gücüyle, yönlendirmesiyle toplum içerisine yerleştiler.
O nedenle; bütün siyasal, sosyal organizasyonlar batının etkisiyle hareket etmekteler. Bu ise bütün düşünce odaklarının, siyasal odakların, sivil yapılanmaların vs. küresel kapitalizmin güçlenmesine hizmet etmelerini kaçınılmaz hale getirdi.
Bu İse farklı düşündükleri sanılan, kendilerini topluma öyle tanıtan bütün odakların fiiliyatta aynı tür davranışlar göstermesine, özetle, tektipleşmesine yol açan bir durum..
Türkiye’nin asıl sorunu bir ‘’aydın” sorunu, daha da ötesi (yerli)bir aydınlanma sorunudur.
Bizim demokrasi, çoğulculuk vb. hikayemiz batıya yani küresel kapitalizme eklemlenmenin ötesinde başka bir şey değildir!