Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ALİYA’NIN GÖZÜYLE ŞEHİR VE KÖY

“Şairler büyük şehir “cehennemi”nden, Marksistler “köyde yaşamın deliliği”nden (Manifesto) bahseder.

“Şairler büyük şehir “cehennemi”nden, Marksistler “köyde yaşamın deliliği”nden (Manifesto) bahseder. Her insanın belli bir ölçüde şair olduğunu varsayarsak, şehri reddetmek, nekadar işlevsiz olursa olsun, doğal bir insan tepkisidir. Dün olduğu gibi bugün de şehre ve şehir medeniyetine karşı protesto din, kültür ve sanattan gelmektedir. İlk Hristiyanlar için Roma şeytanın krallığı gibi görünüyordu, arkasından kıyametin kopacağı ve korkunç mahkemenin geleceğine inanılıyordu.

 

Şehrin büyüklüğü arttıkça, dindarlık azalmaktadır, daha doğrusu, insanda yabancılaşma etkisi yaratan şehircilik Unsurları yükseldikçe dindarlık seviyesi düşmektedir. Çünkü şehrin büyüklüğü arttıkça üstündeki gök daha az görünür olur, doğa ve çiçekler de azalır; duman, benzin ve teknik araçlar artar, şahsiyet azalır, gittikçe kitleye doğru indirgeniriz.

 

Şehir ne kadar büyükse, suç oranı da o kadar büyüktür. Dindarlık şehrin büyüklüğü ile ters orantılı, suç doğru orantılı bir yol izler. Bu iki fenomenin sebebi ortaktır. İkisi de, tatbiki, “yaşanmış estetik” olarak adlandırabileceğimiz şeyle doğrudan bir bağ içindedir.

 

Köydeki insan yıldızlı göğü, çiçek kaplı çayırları, dereyi, bitkileri ve hayvanları seyretme şansına sahiptir. Doğa ve elementlerle her gün, dolaysız bir temas hâlindedir. Köy insanının sadece uzaktan seyretmeyip genelde dâhil olduğu folklor, düğün adetleri, halk ezgileri ve oyunlar, şehirli insanın tamamen mahrum kaldığı, belli bir miktarda kültürel ve estetik bir yaşanmışlığı getirir.

 

Sıradan bir büyük şehir insanı, güzel ve kendi kendine olan şeylerin bastırıldığına şahit olur. 0, çoğunlukla büyük şehrin tek tip koğuşları içinde büyümüş, kitle iletişim araçlarının pasif bilgileriyle beslenmiş, etrafı seri üretimin çirkin ürünleriyle sarılmıştır. Tüm ilkel halkların sahip olduğu ritim duygusu, çağdaş insanda neredeyse tükenmiştir. Şehirli insanın sanatsal ve genel anlamda estetik haz duymak için daha fazla fırsatı olduğu inancı günümüzün en tuhaf yanılgılarından biridir. Şehir nüfusunun çok küçük bir kısmının gittiği konserler, müzeler veya sergiler, köylü insanın günlük hayatında gün doğumu veya baharda doğanın canlanması gibi eşsiz manzaralar karşısında, belki de farkında olmadan ama çok güçlü bir şekilde estetik heyecanın yerini alabilirlermiş gibi.

Şehir nüfusunun çok büyük bir çoğunluğu natüralist atmosferdeki en büyük heyecanlarını futbol ya da boks maçlarında hissetmektedir. Köylülerin etrafındaki her şey canlı ve doğaldır, işçilerin etrafındaki her şey cansız ve mekaniktir.

Köylülerin dindarlığının ve işçilerin ateist oluşunun sebebini, maddi şartlar veya eğitim seviyeleri arasındaki farkta değil, farklı manevi atmosferde ve görülen ile mevcut olanın farklı tecrübe edilmesinde aramak gerekir.

 

Din hayata, sanata, kültüre aittir. Ateizm, tekniğe, bilime, medeniyete aittir.”

 

Aliya İzetbegoviç- s.106-107

Rize Haber meritbet balmoral resort casino siteleri