Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bir yaz yazısı..

Milli gazete yazarı Elif Örs’ün kaleminden

Milli gazete yazarı Elif

Makale/ Elif ÖRS

Okullar kapandı, yaz tatili döneminde çocuklara din eğitimi verme telaşesine düştü bazı aileler. Çocuklarımızdan bazıları mahalle camisinde Elifba öğrenmeye giderken, bazıları bazı sivil toplum kuruluşlarının yaz etkinliklerine gidiyor. Şu etkinlik kelimesine de alışamadım ya… Neyse!

Toplumumuzun genel davranış kalıbı artık zamanlarda dine yer ayırmak, belki de insanın tüm hayatını etkileyecek doğru bir din eğitimi için bu artık zamanları doldurmak. Tüm yıl boyunca dünyalık kariyeri için çocuğun okuldan özel kurslara, özle kurslardan özel tutulan öğretmenlere, oradan etkinlik yapacağı yerler arasında mekik dokutulur. Çocuklar daha ergen olmadan hayat yorgunu haline gelir. Ama konu iki cihandaki hayatını ilgilendiren konu oldu mu, durum yukarıda bahsettiğimiz gerçekleşmez.

Ülkemizde şu vakte kadar çocuğunun gerçekten iyi, nitelikli, doğru dinî bilgiler konusunda eğitim alması için özel hoca tutan birine şahit olmadım. Bir yükseköğrenim için özel İngilizce dersi aldırmaya neredeyse ilkokul öncesinden başlayanların çocuğunun kendi dilini öğrenmesi için aynı hassasiyetle davrandığına da… Kaldı ki bu coğrafyanın dilleri olan Arapça ve Farsça için özel öğretmenler tutulsun, özel kurslar açılsın.

Şimdi hemen itirazlara başlamayın “aman efendim İngilizce uluslararası bir dil, o olmadan dünyada söz söyleyemezsiniz” nasihatlerine de. Müslüman bir çocuğun dinini ilk kaynaklarından okuyabilmek için Arapçayı öğrenmesinin ne gibi bir eksisi olabilir. İngilizcenin getirdiği dünyalıkları getiremeyebilir ama dünyayı anlamakta bir adım daha ileri geçmiş olur. Türkiye’de yaşayanların fıkhi terimleri Farsçadır. Fazladan Farsça öğrense ne kaybeder? Şu vakte kadar ailelerden, büyüklerden hatta topluma din adına örnek olanlardan böyle tavsiyeler duymadık. Kendi hayatında uygulayana da denk gelmedik.

Bu sıcak yaz günlerinde ne söylemeye çalışıyoruz? Dini hassasiyet taşıdığını düşünen aileler ve kurumlar, İslamî hassasiyete sahip olduğu iddiasında olan kişiler artık hayata ciddi şekilde eğilmeliler. Öncelikle dünyada Müslüman olarak var olmak ne demek, büyükler kendileri bunu öğrenmelidirler. Aileler önce şunu düşünmeli; çocuklarının dünyalık kariyeri için çuval çuval para harcandığını ama iş dinî bilgilerin eğitimi için “boş artık zamanı doldurma” faaliyeti haline geldiğine tanıklık eden çocuk hayatının geri kalanında neyi önemser? Zaten bu tür davranışların sonuçlarını yaşıyoruz. Anne başörtüsü mağduru kız çocuğu tesettürü bir dayatma olarak görüyor. Bu tek örnek.

Nerede neyi eksik bırakıyoruz da sokaklarda röportaj yapılırken dört büyük meleğin ismini, halifelerin ismini, İslam’ın beş şartını sayamayan insanlarımız, gençlerimiz var. Kur’an’ın çekirdeği ve özü olan Fatiha Sûresi’ni bir çırpıda harflerinin hakkını vererek okuyamayan evlatlarımızın sayısı neden fazla? Bin yıldır İslam’a bayraktarlık yapmış bu millet neden son yıllarda dini pratiklerden, ritüellerden, ibadetlerden bu kadar uzaklaştı? Her yer imam hatip açılmışken neden hâlâ “ilah’ın dört manasını” bilenlerin sayısı artmadı? “Eski Türkiye” denilen zamanlarda “ef’ali mükellefin” denildiğinde anlaşılan konular artık dindar ailelerin çocukları tarafından bile bilinmiyor?

Teoman Duralı Hoca, “Hayatında bir fidanın olgunlaşmasını izlememiş, bir kuzunun doğumuna şahit olmamış çocuklara Allah’ı anlatmaya çalışıyoruz” diyerek gerçeğe zamanında dikkat çekmiş. Allah’ı anlatamadığınız çocuklara dinin eğitimini nasıl vereceğiz ki? Allah’ın doğal ayetlerinden uzaklaştırıp site ve apartman hayatına mahkûm etmiş çocuklarımızdan nasıl fıtratlarına uygun bir kişilik, bir bilinç inşa etmelerini bekliyoruz? Korunaklı ve konforlu alanlarda sabretmeyi nasıl öğretmeyi düşünüyoruz? Gerçek hayat ile temas edemeyen çocuklarımızın en ulvi değerlerle bir kursa giderek donanmasını bekliyoruz.

Son yazımızda yeni müfredatın arızalarını ele almaya, ehil insanların endişelerini dile getirmeye çalışmıştık. Bu yazımızda ise dünya ve ahiret hayatımızı etkileyen dinî bilgileri çocuklarımıza aktarmadaki temel eksikliklere dikkat etmeye çalıştık. Büyükler olarak belirlenen kalıpların dışına çıkıp Allah’ın emirleri ile temas etmeye öncelikle bizim başlamamız gerekiyor. İslam’ın “boş, artık zamanları dolduracak bir malzeme” olmadığını, hayat demek olduğunu öncelikle bizlerin öğrenmesi gerekiyor.

Bir ikindi vakti, güneş son hüzmelerini yeryüzüne gönderirken “Düşünmez misiniz? Akletmez misiniz?” ayetlerini gündemimize alma zamanı.