Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

D-8’lerin Önemini Anlamak İçin Daha Neleri Yaşamak Gerekiyor?

Milli Gazete yazarı Elif Örs’ün kaleminden

Milli Gazete yazarı Elif

I. Dünya Savaşı… İngiltere’nin önderliğinde İtilaf Devletleri ve dünyanın en uzak ülkelerinden İngiliz sömürge vatandaşlarını da toplayarak topraklarımızı işgal etmek için Çanakkale önündeler. Hedefleri birkaç güne kalmadan İstanbul’a ulaşıp hilafetin merkezini işgal etmek. İtilaf Devletleri’nin komutanlarına göre Çanakkale’nin geçilmesi ve İstanbul’a ulaşılması çantada keklik. Birkaç güne varmadan İstanbul’da Boğaz’a bakarak zafer çığlıkları atmanın hayalindeler. Milletimizin -Balkanlardan Batum’a, Samsun’dan Kudüs’e, Çanakkale’den Halep’e- beklenmeyen direnişi ile karşılaşan İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’na gömülür. Sömürgeci batıl zihniyet denizde ayrı mağlubiyet yaşar; karada ayrı. Hilafet merkezinin tehdit altında olduğunu gören Müslümanlar canını dişine takar son gücüne kadar vatanını savunur.

 

 

Güce tapan mütekebbir sömürücü güçler zafer sarhoşluğunu yaşadığını hayal ederken memleketlerine katar katar askerlerinin cesetlerini gönderirler. Direniş, işgalcileri topraklarımızdan kovmuştur.

Yıllar doksanların başını gösterdiğinde aynı hikâye ile Avrupa’nın ortası Saraybosna’da yaşanır. Sovyetlerin yıkılması ile Yugoslavya da parçalanmaya başlamış, her millet kendi devletini kurma yolunu tutmuştur. Ama iş Müslüman olan Boşnaklara gelince bir katliam yaşandı. Dünya tarihinin çağdaş dönemi denilen modern zamanlarda Avrupa’nın ortasında Müslümanlardan oluşan bir devlet istenmedi. Boşnak halkı bunu istediği halde. Yapılan referandumda bağımsız Bosna Hersek kurulduğu gün Sırplar Saraybosna’yı işgal etmeye başladılar. Avrupa’nın en güçlü ordusunun mirasına konan Sırp güçleri silahsız bir halka karşı çağdaş, insan haklarını savunan Batılı ülkelerin desteği ile soykırım uyguladı. İnsan hakları diye ortalığı yıkanlar göz göre göre bir halkın yok edilmesine çanak tuttu.

 

 

Sırplar Büyük Sırbistan’ı kurmak ideali ile Balkanlardaki Müslüman nüfusu yok etmeye giriştiğinde Saraybosna, 1.425 gün kuşatma altında tutuldu. Sırp katilleri Saraybosna’ya sineğin girmesini bile engelleyecek şekilde Saraybosna’nın nefesini kesmeye çalıştı. Sırp komutanlarına göre Saraybosna birkaç gün içinde teslim olacaktı, yüzyıllardır hayalini kurdukları Büyük Sırbistan’ı kuracaklardı.

Çanakkale’de gerçekleşen direniş gibi bir direniş daha tarihin sayfalarına kaydedildi. Boşnaklar uluslararası güçler tarafından kayırılan katil sürüsü Sırplara teslim olmadı. Ellerinde meyve bıçağı bile olmadan yeni ilan edilmiş bir devlet olarak Sırplara karşı direnirken kendi ordusunu da kurdu, silah fabrikasını da! Rahmetli Aliya İzzetbegoviç önderliğinde bir millet dünyanın sömürücü sistemlerine teslim olmadı. Uluslararası örgütler “savaşa karşıyız” diyerek Avrupa’nın en güçlü ordusunun imkânını kullanan Sırplara bir kısıtlama getirmez, müdahale etmez iken Boşnaklara giden insani yardımları bile durdurmaya çalıştı. Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa’da, Boşnak erkekler Birleşmiş Milletler’in görevlileri tarafından Sırplara teslim edildi.

Her şeye rağmen Sırplar kaybetti. Saraybosna’da ilk kurşunu attıklarında birkaç güne kalmadan tüm Bosna Hersek’i ele geçireceklerdi. Ellerinde meyve bıçağı olmayan bir halka yenildiler. Sırpların daha fazla yenilmesine dayanamayan Batılı güçler Bosna Hersek’e müdahale ederek Müslümanların önünü kesti.

Bir avuç inanmış Müslüman toprağına yine sahip çıktı. Sırpların birkaç günde ele geçireceklerini düşündükleri Saraybosnalılar 1.425 gün direndiler ve teslim olmadılar.

7 Ekim 2023 Aksa Tufanı gerçekleştiğinde uluslararası güçler işgalci İsrail’in birkaç gün içinde Gazzelilerin ve direnişçilerin işini bitireceğini konuşuyordu. Ülkemizde de birçok Ortadoğu uzmanı(!) HAMAS’ın önderliğindeki direniş örgütlerinin İsrail’i boşu boşuna kışkırttığından (sanki ortada yıllardır devam eden bir işgal yokmuş gibi) İsrail’in ne yapıp edip direnişçileri yok edeceğini konuşuyorlardı. Aksa Tufanı’ndan beri sekiz aya yakın bir zaman geçti. Direniş örgütlerinde herhangi bir yılgınlık yok. Hatta katil sömürücü İsrail’e karşı direnişi dünyanın her noktasına taşıdılar. İsrail gücünü ancak savunmasız çocuk, yaşlı, kadın ve silahsız erkekler üzerinde gösterebiliyor. Gazze’de herkes direnişten yana ve bir gün topraklarındaki ur olan İsrail’i kovacakları günün hasreti ile yaşıyorlar. Bağımsız Kudüs’te bir vakit namaz kılma gayreti ile yıllardır abluka altında olmalarına rağmen varlıkları ile direnip topraklarını bırakmıyorlar.

 

 

İşgalcinin tarafında ise İsrail Savaş Kabinesi bir türlü kendi aralarında bile anlaşamıyor. Aksa Tufanı sonrası hedef olarak açıkladıkları hiçbir stratejik olay gerçekleşmedi. Yaptıkları zulüm ile de uluslararası camiada desteklerini gün geçtikçe kaybediyorlar. Artık dünya halkları HAMAS’a ve direnişçilere “terörist” demiyor. Yıllardır Birleşmiş Milletler genel kurulları olmak üzere uluslararası her kurumda “masum İsrail, Nazi soykırımına uğramış Yahudi” propagandası ile uyuttuğu dünya milletleri artık bunun böyle olmadığını konuşuyor. İşgalci katilleri destekleyen devletlerin iktidarlarına karşı protestolar dünyadan yükseliyor.

İşgalci birkaç gün içinde yerle bir etmek için girdiği yerde çakıldı, kaldı. İşgalci İsrail 1917’de bu topraklara yerleştirilmeye başlandığında Basel Konferansı’nın (1897), 100. yılında Büyük İsrail’i kuracaklarını hayal ediyorlardı. 1897’den beri kaç sene geçmiş olmasına rağmen Ortadoğu yaşanmaz hale getirmiş, Müslüman ülkelerde iş birlikçi sayısını arttırmış olmasına rağmen bir avuç direnişçiye yenilmiştir. Bir tarih daha yazılmakta şu an.

Son haberlerde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Khan, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant için savaş suçlusu oldukları gerekçesiyle tutuklama emri çıkaracağını doğruladı. Fakat uluslararası kuruluş işte, sadece katilleri cezalandırılmasını değil, HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, HAMAS’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar ve HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed ed-Dayf hakkında “insanlığa karşı suç işlemeleri ve savaş suçlusu oldukları” gerekçesiyle “yakalama kararı” talep ediyor.

Yani doksanların başında uluslararası kuruluşların Boşnaklara karşı takındığı tutumu şimdi Filistinlilere karşı sergiliyor. Katili durdurmaya güçleri yeterken bunu yapmayan kurumlar katil ile mazlumu aynı kefeye koyarak zalime bir destek daha alanı daha açmış oluyorlar.

Evet, katil İsrail yöneticileri hakkında verilen karar doğrudur ve önemlidir. Ama artık Müslümanlar II. Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya sisteminin sadece İsrail’i korumak üzere kurulduğunu ve işlediğini anlamalı ve D-8’leri aktifleştirecek faaliyetler için harekete geçmelidirler.