Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Fatih Erbakan: “Esatçı da, İrancı da değiliz! Bizim derdimiz Suriye’nin ve Türkiye’nin bölünüp parçalanmamasıdır!”

Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, “Endişelerimiz ve temkinli oluşumuz nedeniyle ‘Siz Esatçısınız, siz İrancısınız, Esat kalsın istiyorsunuz’ gibi maksatlı yaftalar ortaya konuldu. Hayır, biz tabii ki Esad’ın çok iyi bir lider olduğunu, çok güzel bir yönetim sergilediğini, hiçbir suçu ve günahı olmadığını ifade etmiyoruz. “Keşke Esad devam etseydi” diye bir söz de asla ve asla ağzımızdan çıkmadı. Bizim tek derdimiz ve endişemiz, Türkiye ve Suriye’nin bölünüp parçalanmamasıdır” dedi.

Yeniden Refah Partisi lideri

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan partisinin Ocak ayı İl Başkanları Toplantısı öncesinde Türkiye ve dünya gündemine dair açıklamalarda bulundu.

“2024 yılında Yeniden Refah Partisi üye artış şampiyonu oldu”

Yargıtay’ın açıkladığı, siyasi partilerin resmi üye sayıları verisine göre 2024 yılında üye sayısını en fazla artıran partinin Yeniden Refah Partisi olmasına ilişkin konuşan Erbakan, şu ifadelere yer verdi:

“Yeniden Refah Partimiz üye artış şampiyonu oldu. Yeniden Refah Partimiz üye sayısını bir yıl içerisinde, Ocak 2024-Ocak 2025 arasında, 365 binden 622 bine çıkartarak %70’lik bir artış gösterdi ve gerçekten de bir rekor daha kırdı. Aynı şekilde, bir önceki sene olduğu gibi 2024 yılında da Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olduk. Elhamdülillah! Burada önemli bir ayrıntı daha var: Diğer bütün partilerin üye sayısını artırmış olanların hepsinin toplamından daha fazla sayıda üye artışı sağladık. Bu, milletimizin büyük teveccühünü açık bir şekilde ortaya koyuyor ve aynı zamanda siz değerli teşkilat mensuplarının gayretini, fedakârlığını açıkça gösteriyor. Bu gelişme, Milli Görüş’ün ne kadar büyük bir manevi miras olduğunu ve nasıl büyük bir berekete vesile olduğunu da net bir şekilde ortaya koyuyor. Şimdi hedefimiz, inşallah bir milyon üye hedefine ulaşmak. İktidara da hep birlikte ulaşacağız ve her zaman söylediğimiz gibi bu aziz milletin yüzünü, geçmişte olduğu gibi, bugün de yine Refah’la, yine Milli Görüş ile güldüreceğiz”

“Esatçı değiliz, Türkiye ve Suriye’nin bölünmesini istemiyoruz”

Suriye gündemine dair önemli açıklamalarda bulunan Erbakan, Yeniden Refah Partisine yöneltilen “Esatçı, İrancı” gibi sözlerin birer yaftalama olduğunun ve Türkiye ile Suriye’nin bölünmesine yönelik endişe duyduklarının altını çizerek şu şekilde konuştu:

“Suriye konusu bildiğiniz gibi önemli bir yer tutuyor. Suriye konusuyla ilgili olarak Yeniden Refah Partisi’nin endişeleri olduğunu ve süreci temkinli bir şekilde takip ettiğimizi ifade ettik. Bu endişelerimiz ve temkinli oluşumuz nedeniyle ‘Siz Esatçısınız, siz İrancısınız, Esat kalsın istiyorsunuz’ gibi maksatlı yaftalar ortaya konuldu. Hayır, biz tabii ki Esad’ın çok iyi bir lider olduğunu, çok güzel bir yönetim sergilediğini, hiçbir suçu ve günahı olmadığını ifade etmiyoruz. “Keşke Esad devam etseydi” diye bir söz de asla ve asla ağzımızdan çıkmadı. Bizim tek derdimiz ve endişemiz, Esad sonrasında ortaya gelecek olan tablonun bir kaosa yol açmaması, Türkiye ve Suriye’nin bölünüp parçalanmaması ve Esad döneminden daha beter bir noktaya gelmemesi ile ilgili taşıdığımız endişelerdir. Bununla ilgili olarak da Libya, Yemen, Irak gibi ülkelerdeki örnekleri göz önünde bulunduruyoruz ve bu nedenle endişe yaşıyoruz.

Tabii, Suriye ile ilgili endişelerimizin başında, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, Suriye’nin bölünmek istenmesi geliyor. Suriye 4 parçaya, hatta 5 parçaya bölünmek isteniyor. Suriye’nin kuzeydoğusunda, hatta mümkünse bütün kuzey kısmını da kapsayacak şekilde Akdeniz’e kadar olan kesimde, PYD ve YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu bir terör devleti kurulmak isteniyor. İsrail daha fazla işgal istiyor ve bu işgallerine de daha şimdiden başladı. Orada, Şam merkezli İsrail ve Amerikan işbirlikçisi bir kukla yönetim kurulmak isteniyor.

YPG’nin ve İsrail’in Suriye topraklarındaki işgali devam ettiği sırada neyin zaferini kutluyoruz?”

Dış güçlerin planlarını ve hedeflerini ifade ediyorum; “böyle olacak” diye söylemiyorum. Bununla beraber, İran’ın Suriye üzerinden Lübnan Hizbullahı’na, dolayısıyla Filistin direnişine olan desteğinin kesilmesi isteniyor ki bu, büyük ölçüde şu anda kesildi. Bütün bu tehlikelere ve endişelerimize rağmen, hükümet kanadı, iktidar kanadı son derece mutlu ve bir zafer tablosu ortaya koymaya çalışıyor. Ancak biz de diyoruz ki: Bu endişelere ve ortada duran bu tehlikelere karşı bir ajandanız, bir planınız, bir eylem planınız var mı? Bir tedbiriniz var mı? Neye göre seviniyorsunuz, neye göre mutlu oluyorsunuz? Terör devleti kurulursa, Suriye dörde ya da beşe bölünürse, orada bir kaos oluşursa, orada işbirlikçi bir yönetim iktidarda olursa ve İsrail şu anda Suriye topraklarındaki bu işgallerini artırarak devam ettirirse, ne yapacağız? Bundan da mutlu olacak mıyız? Bu soruyu soruyoruz. Amerikan askerlerinin, PYD’nin, YPG’nin ve İsrail’in Suriye topraklarındaki bu işgali devam ettiği sırada neyin zaferini kutladığımızı ifade ediyoruz.

Evet, zafer kutlayalım! Ancak, kucaklayıcı ve kapsayıcı yeni bir yönetim kurulursa, demokrasi ve insan hakları hâkim olursa, PYD’nin, YPG’nin, Amerikan askerlerinin ve İsrail’in işgali Suriye’den ortadan kalkarsa, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve üniter yapısı korunursa, o zaman bir zafer kutlayalım. Şu anda, tabiri caizse erkenden bir havaya girilmiş durumda.”

“Suriye dört parçaya bölünüyor”

Suriye’nin bölünme süreci ve terör devleti İsrail’in planları hakkında çok önemli bilgiler veren Erbakan şunları söyledi:

“Tabii, bu şüphelerimizi ve endişelerimizi artıran gelişmeler oluyor. Amerika ve Avrupa medyasında, Türkiye’deki medyaya her ne kadar yansıtılmasa da, bizim 30 seneden beri Milli Görüş olarak söylediğimiz, rahmetli Erbakan hocamızın 30 seneden beri dile getirdiği endişeleri haklı çıkaracak şekilde ve Yeniden Refah Partisi olarak ifade ettiğimiz endişeleri doğrulayan haberler yer alıyor.

Nedir bu haberler? Amerika, İsrail ve Fransa arasında Suriye’nin dörde bölünmesine ilişkin müzakereler yapıldığına dair haberler yayınlanıyor. Örneğin, Suriye’nin batıda Alevi, Şii, Nusayri; kuzeyde Kürt; güneyde İsrail kontrolünde Dürzi bölgesi; Şam’da ise HTŞ’nin kontrolünde bir Sünni bölgesi olmak üzere dört parçaya bölünmesi, HTŞ’nin terör listesinden çıkartılması ve Ahmed eş-Şara’nın kurulacak olan bu Suriye Federasyonu’nun devlet başkanı olması senaryosu açık bir şekilde dile getiriliyor. Bu planın, Büyük Orta Doğu Projesi’nin önemli bir adımı olacağı ifade ediliyor.

Emeklilerin çalışırken öldüğü bir yıl emekliler yılı olabilir mi?”

Asgari ücret ve emekli maaşları zammına ilişkin açıklama yapan Erbakan, vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları dile getirerek şu şekilde konuştu:

“Sayın Cumhurbaşkanı bildiğiniz gibi 2024 yılını “emekliler yılı” ilan etmişti. Şimdi üzücü verilerle bu yılın aslında emekliler yılı olmadığını ortaya koymak istiyorum. Üzülerek ifade ediyorum ki, 2024’te iş kazalarında ölen neredeyse her üç işçiden biri emekliydi. Böyle bir yıl nasıl emekliler yılı olabilir? Bakınız, 12.500 lira olan en düşük emekli maaşı yüzünden, emeklilerimizin %54’ü hayatlarını idame ettirebilmek için bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye’de 12 milyon emekli var ve bu emeklilerin 6,5 milyonu düşük maaşlar yüzünden çalışmak zorunda kalıyor.

Kayıtsız ve sigortasız şekilde çalışırken bu emeklilerden 512’si iş kazalarında hayatını kaybetti. 2024 yılında iş kazalarında hayatını kaybeden 1.708 kişiden 512’si emekli ya da 50 yaş ve üzeri vatandaşlarımız. Yani, iş kazalarında ölen her üç kişiden biri emekliydi.

Rahmetli olan bu insanlar, düşük emekli maaşları yüzünden ek iş yapmak zorunda kalıp, bu işlerde hayatlarını kaybediyor. Böyle bir yıl nasıl emekliler yılı olabilir? Şimdi 2025 için işçi ve Bağ-Kur emeklilerine %15,75, memur ve memur emeklilerine %11,54 zam yapacaklarını açıkladılar. Bununla birlikte, en düşük Bağ-Kur emeklisi maaşı 14.468 liraya, en düşük memur emeklisi maaşı ise 19.616 liraya çıkacak. Ancak bu rakamlar hâlâ geçim seviyesinin altında kalıyor. Bugün Türkiye’de bir pazar torbası neredeyse 1.000 liraya doluyor. Etin kilosu 600-700 liraya geldi. Bu şartlarda, emeklilerimizin insanca yaşayabilecekleri bir ücret seviyesine getirilmeleri şarttır. En düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine getirilmesi gerektiğini bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum.

Asgari ücretle ilgili de şunu söylemek gerekiyor: Sayın Cumhurbaşkanı, yasaların kendisine tanıdığı yetkiyle komisyonun belirlediği asgari ücreti daha yüksek bir seviyeye çıkarabilecekken bu yetkisini kullanmadı. Böylece, belirlenen 22.104 liralık asgari ücret, şimdiden açlık sınırının altına düştü. Türk-İş’in yaptığı araştırmalar, açlık sınırının 22-23 bin lira seviyesine geldiğini gösteriyor.

Böyle bir ortamda, asgari ücretliye %30 zam yapıp “enflasyona ezdirmedik” demek, asgari ücretlinin hayalleri ve emeğiyle alay etmektir. 2024 yılında asgari ücretin reel anlamda 5.271 lira kayba uğradığını hesaplıyoruz. Yani, 17.000 liralık asgari ücretin alım gücü bir yıl içinde 11.735 liraya düştü. Bu kaybı dahi karşılamayacak bir zam oranı açıklandı.

Asgari ücretin 35.000 lira olması gerektiğini söylüyoruz. Bunun nedenini de şu şekilde ifade ediyoruz: Bir haneye giren iki asgari ücret, o haneyi en azından yoksulluk sınırına yaklaştırmalıdır. Bunun mümkün olabilmesi için, asgari ücretin en az 35.000 lira olması gerekiyor. Bu borç ve faiz batağından kurtulmanın yolu Milli Görüş’ten geçiyor.”

31 Mart’ı hazmedemediler, belediyelerden intikam alıyorlar”

Fatih Erbakan, belediyelerin SGK borçları bahane edilerek muhalefetten intikam alınmaya çalışıldığını vurgulayarak şunları kaydetti:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere tüm muhalefet belediyeleri için “silkele” talimatı olmuştu, biliyorsunuz. Bu talimatın üzerine ilgili bakanlar silkelemeye başladılar ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belediyelerin SGK prim borçları tahsil edilmeye başlandı.

Bir defa burada çok sayıda adaletsizlik ve çok sayıda çarpıklık var. SGK’nın toplam alacakları içerisinde, bütün belediyelerden alacağı kısım %10’luk bir kısmı ifade ediyor. SGK’nın toplam 1,3 trilyon lira alacağı var. Bunun sadece %10’u belediyelerin tamamından alacağı kısmı oluşturuyor.

Peki, %90’lık kısmı kimlerden alacak? KİT’lerden alacakları, müteahhitlerden alacakları, özel sektörden alacakları ve iktidarın yanında yer alan şirketlerden alacakları var. Siz, SGK’nın %90’lık alacak kısmıyla ilgilenmiyorsunuz; kalan %10’luk kısmını belediyelerden tahsil etmeye kalkıyorsunuz. Eğer SGK’nın ya da devletin bir paraya ihtiyacı varsa ve bu alacakları tahsil edecekseniz, önce en fazla olan kısmından başlayın veya hepsine aynı anda başlayın.

Ancak siz, KİT’lerden, özel sektörden, müteahhitlerden, yanında şirketlerden alınacak olan kısma dokunmuyorsunuz. Millete hizmet üreten belediyelerden, o da toplam alacağın %10’u kadar olan kısmını tahsil etmeye kalkıyorsunuz. Bu, büyük bir adaletsizlik ve çifte standarttır.

Bununla beraber, diğer bir çarpıklık ise boğazına kadar borca batmış olan AK Partili belediyelerden olan alacaklarınızı tahsil etmemeniz. AK Partili belediyelere ve iştiraklerine herhangi bir haciz işlemi uygulamıyorsunuz. Tamamen muhalefet belediyelerine uyguluyorsunuz.

Diğer bir çarpıklık da şu: 2025 bütçesinde bir trilyon lira vergi muafiyeti koyuyorsunuz. Öbür taraftan belediyelerin SGK’ya olan 100 milyar liralık borcunu tahsil edeceğim diye peşine düşüyorsunuz. Yani, bir trilyon lira vergiden vazgeçiyorsunuz. Madem öyle, bunun %5’i kadar olan bir kısmını illa bu belediyelerden tahsil etmenin manası nedir?

Bütün bunlar, iktidarın 31 Mart seçim sonuçlarını hazmedemediğini ve muhalefet partilerine geçen belediyelerden deyim yerindeyse bir intikam alma peşinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Yazıktır, günahtır. Çünkü burada cezalandırılan belediyelerden ziyade halktır. Belediyelerin hizmet yapamaz duruma getirilmesi, elinin kolunun bağlanması, halkın cezalandırılması demektir. Yeniden Refah Partisi olarak, iktidarı bu çifte standartçı ve adaletsiz tutumundan bir an önce dönmeye davet ediyoruz”