Adnan ONAY
Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ederken konu gelip bizim kuşakla, gençler, çocuklarımız arasındaki olaylara yaklaşım farkına dayandı. Gençlerin siyasal tarafgirliği ideolojik tercihlerden uzak, oldukça yüzeysel bir bağ iken bizlerin döneminde siyaset, ölümcül kavgaların yaşandığı bir aidiyet alanıydı. Aslında bizlere de bu mirası Sosyalist blokun Avrupa üzerinde baskın olduğu ve oradan da dalga dalga ülkemize yayılıp, siyasal kavgalara yol açtığı 68 kuşağı bırakmıştı.
1960’lar ve 70’lerde, Türkiye’de sol-sağ çatışmaları gibi büyük toplumsal mücadeleler, gençleri ideolojik kamplara yöneltmişti. Bu dönemde ideolojiler, ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm vaadiyle cazipti. Ancak günümüzde bu tür keskin çatışmalar ortadan kalktı ve dünya büyük bir değişime uğradı. En önemlisi de sosyalist ideolojiyi besleyen Sovyetler Birliğinin/Doğu Blokunun yıkılması oldu.
Şimdilerde geçmişin her iki kuşağı yaşananlara bir başka gözle bakıyor ancak hala siyasete olan derin ilgisini sürdürüyor. O nedenle de gençlerin ideolojilerden tamamen kopuk oluşlarını yadırgıyor.
Belki de bizler kuşak farkı denilen bir süreçten geçtiğimiz için çağın toplumsal yapılanışını kavramakta, algılamakta zorlanıyoruz.
Sık sık gündeme gelen bu konuyu kendi penceremden değerlendirmeye çalışayım;
Gençlerin ideolojilere ve siyasal kamplaşmalara uzak oluşlarının birçok nedeni var. Bunun en ana nedeni ideolojilerin çağın sorunlarını çözmekte yetersiz olduklarının ortaya çıkmış olması.
Geçmişte, özellikle 20. yüzyılda, ideolojiler toplumsal hareketlerin ve bireylerin kimliklerinin temel taşlarını oluşturuyordu. Sosyalizm, kapitalizm, milliyetçilik, islamcılık gibi akımlar, gençleri peşinden sürükleyen güçlü anlatılar sunuyordu. Ancak günümüzde ideolojiler bu özelliklerini yitirmiş durumdalar.
Bu durum, modern toplumsal, teknolojik ve kültürel dinamiklerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Peki, geçmişte çok etkili olan ideolojik tablo bugünün gençlerini neden etkileyemiyor? Sorun onlardan kaynaklı mı?
Gençlerin ideolojilere mesafesinin temel nedenlerinden biri, ideolojilere duyulan güvensizlik ve hayal kırıklığıdır. Tarihsel deneyimler, ideolojilerin büyük vaatlerle ortaya çıktığını ancak sıklıkla bu vaatlerin gerçekleşmediğini ortaya koydu. Totaliter rejimler, ekonomik başarısızlıklar ve ideolojik çatışmalar, gençlerde ideolojilere karşı şüphe uyandırıyor. Ayrıca, gençler ideolojilerin genellikle siyasi partiler veya elitler tarafından manipüle edildiğini düşünüyor. Bu ise, ideolojilerin samimiyetine olan inancı zayıflatıyor. Gençler, soyut ve uzun vadeli ideolojik çerçeveler yerine işsizlik, eğitim, iklim değişikliği, çevre sorunları, eşitsizlik, ayrımcılık vb.gibi somut sorunlara çözüm arıyor. Bu sorunların çözümünün ideolojilerin sınırlarını çoktan aştığını düşünüyor.
Modern toplumun bireyselliği teşvik eden yapısı da gençlerin ideolojilere uzak durmasında önemli bir rol oynuyor.
Neoliberal politikaların etkisiyle bireycilik ön planda; gençler, kolektif ideolojiler yerine kişisel hedeflere ve özgürlüğe odaklanıyor.
Geçmişte ideolojiler bireylerin kimliklerini şekillendirirken, günümüzde gençler daha akışkan ve çok katmanlı kimlikler benimsiyor.
Dijital çağ ve bilgi patlaması da gençlerin ideolojilere yaklaşımını etkiliyor.
İnternet ve sosyal medya, çok çeşitli görüş ve bilgiye anında erişim sağlıyor. Bu durum haliyle tek bir ideolojiye bağlı kalmayı zorlaştırıyor çünkü gençler farklı bakış açılarını aynı anda görüyor ve karşılaştırıyor.
Ayrıca, sosyal medya ideolojik tartışmaları yüzeysel hale getirebiliyor; gençler derin analizlere dalmak yerine daha çok kısa ve anlık içeriklere alışkın. “Post-truth” (hakikat-sonrası) çağında herkesin kendi doğrusuna sahip olduğu algısı, büyük ideolojik anlatıların sorgulanmasına yol açıyor.
Siyasi ve sosyal değişimler de bu mesafeyi artırıyor. Küreselleşme, farklı kültürler ve değerlerle etkileşimi artırarak tek bir ideolojinin evrensel doğruyu temsil ettiği fikrini zayıflatıyor. Gençler, o nedenle çoğulcu ve kapsayıcı yaklaşımları tercih ediyor.
Ayrıca, bazı ülkelerde siyasi sistemlerin katılımı zorlaştıran yapısı, gençlerin ideolojik hareketlere ilgisini azaltıyor. Otoriter rejimlerde siyasi katılım riskli görünebiliyor, bu da gençleri apolitik bir tutuma itiyor.
Sonuç olarak; gençlerin ideolojilere uzak durması, değişen dünya koşullarının ve ideolojilerin günümüz ihtiyaçlarına yanıt verememesinin bir yansımasıdır. Eski nesillerin ideolojik bağlılığı, o dönemin toplumsal ve tarihsel dinamikleriyle şekillenmişti. Günümüz gençleri ise bireysellik, pragmatizm ve esneklikle tanımlanan bir dünyada yaşıyor.. Bu ise ideolojilerden oldukça uzak bir dünya..