Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İYİ Parti’li Dervişoğlu: “2025 bütçesinin adı zulüm bütçesidir!”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu,Normalleşmenin asıl amacının siyasi ve parasal güç için bir tefeci-bezirgân ahlakına, tüm siyasetin davet edilmesidir” dedi

İYİ Parti Genel Başkanı

 

 

 

 

“MUHALEFET UNSURLARINI HER FIRSATTA UYARDIK”

 

Sözlerine, millete tarihinin en ağır krizlerinden birinin yaşatıldığını ancak siyaset kurumunun asli sorumluluklarından uzakta ve sarayda hazırlanmış gündemlerin peşinde savrulduğunun altını çizerek normalleşme sürecine dair eleştirilerle başlayan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Müştereken, ‘Normalleşme’ adını verdikleri süreci başlattıklarından beri, neticesinin nereye varacağı konusunda, saray entrikalarına kapılmaya meyilli muhalefet unsurlarını her fırsatta uyardık. ‘Bu girdiğiniz yol yol değildir. Dert edinilen iyilik, güzellik, normalleşme, yumuşama değildir. Tek dert, saraydaki zatı koltuğunda tutmaktır’ dedik. Bu meselenin en vahim kısmı ise şudur; seçim kazanmak için, Türkiye’den vazgeçmiş bir zihniyet, millete karşı sorumluluklarından kendini arındırmıştır. Ve artık yok saymaya cüret edemeyeceği, hiçbir ahlaki ve hukuki değer kalmamıştır” ifadelerini kullandı.

 

NORMALLEŞME SARAYIN DÜNÜNE MUVAFFAKAT, YARININA ISE KEFALETTİ”

 

Normalleşmenin asıl amacının siyasi ve parasal güç için bir tefeci-bezirgân ahlakına, tüm siyasetin davet edilmesi olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şu şekilde konuştu:

 

“Normalleşme saraydaki her tokalaşma fotoğrafının servis edilmesiydi. Sarayın dününe muvafakat, yarınına ise kefaletti. Bizim ve verdiğimiz mücadelemizin kefili ise; meşruiyetimizin kaynağı Büyük Türk Milletidir. Dünün hesabını soracak, yarının teminatı olacağız. Dünün emanetine sahip çıkacak, yarının Türkiye’sini biz kuracağız. Cebren, hile ile yahut bir şekilde manipüle edilerek, seçim kazanmak için her yolun mübah görüldüğü bir oyuna davet edilenler! Kabul ettiğiniz davet ve sonuçları ortadadır.”

 

 

OYNADIĞINIZ OYUNUN TEK BİR SONUCU VARDIR: TÜRK’SÜZ VE CUMHURİYET’SİZ BİR TÜRKİYE”

 

“Elinde tuttuğu, en küçük birimine kadar gasp ettiği devlet kurumlarına sahip bir yapı karşısında, aklınız sıra siyaset oyunu oynayacağınızı zannettiniz. Siz o sözde siyaset oyununu yine oynarsınız, belli ki teşnesiniz. Lakin açıktır ki; oynadığınız oyunun tek bir sonucu vardır: Türk’süz ve Cumhuriyet’siz bir Türkiye. Milletin arkasından çevirmeye cüret ettiğiniz bu oyunda; bizler, İYİ Partililer, İYİ Parti’ye gönül veren cesur ve yiğit insanlar bu oyun da kurucu da, oyuncu da, piyon da olmayacağız. Dost düşman bunu böyle bilmek mecburiyetindedir. Bizim safımız bellidir! Bu oyununuzu bozduğumuz gibi bundan sonraki oyunlarınızı da bozacak olanlarız bizler!”

 

‘’MİLLETLE KAVGALI, DEVLETLE BARIŞAMAYAN BİR ZİHNİYETİN TEMSİLCİLERİDİR.’’

 

Oynanan oyunun ne olduğunu son günlerde yaşanan gelişmelerle birlikte anlatan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Hele o uydum akılla kurdukları oyuna bir bak hele; eski Meclis Başkanını aracı kılıp ‘Anayasa Değişikliği’ diyorlar sonra bu zata; işgal ettiği makamın gereklerini yok sayıp, milletin ve devletin temel niteliklerini sorgulatıp tepki ölçtürüyorlar. Sonra taşeron elleri, devlet aklı masalıyla varlığını insanları sömürmek üzerine kurmuş, altını da biraz kazıdığınızda, ağalar, şeyhler, kodamanlar, Kandil’deki terör ağalarını göreceğiniz sözde bir siyaset çarkına, kalubeladan beri kimlik siyaseti dışında hiçbir söz söylememiş olan bir partiye el uzattılar. Çünkü ayaklarının altında çiğnedikleri, sadece Anayasa, hukuk ve devlet değildi. Bunları hatırlarsınız, her türlü Milliyetçiliği ayaklarının altına aldıklarını defalarca söyleyen milletle kavgalı, devletle barışamayan bir zihniyetin temsilcileridir” dedi.

 

CUMHURİYET MAKUS TALİHİ YENMENİN REJİMİYDİ”

 

Nihai senaryoda, Mustafa Kemal Atatürk ve ona dair her şeyle mücadele etmenin, onun “en büyük eserim dediği” Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğunu söyleyen Genel Başkanımız;

 

“Tarihi de acıları kadar derin bu coğrafyada, Anadolu’da ve Trakya’da Türk’e de Kürde de, Alevi’ye de Sünni’ye de insanca yaşayabileceği bir vaha armağan ettiği için, onlara düşman çizmesinin çiğneyemeyeceği bir vatan bıraktığı için, Atatürk’ün emanetlerini, imha etmeye yemin etmişlerdi. Çünkü Cumhuriyet şeyhler, dervişler, müritler rejimi olmadığı gibi ağalar ve marabalar rejimi de değildi. Tam olarak bu makus talihi yenmenin rejimiydi” şeklinde konuştu.

 

AK PARTİ İLE DEM BİRBİRLERİNİN AYNADAKİ SURETLERİDİR”

 

Konuşmasının devamında kayyum tartışmalarına ilişkin daha önce de Hakkâri Belediyesi’ne atanan kayyum sonrası ifade ettiklerini hatırlatarak devam eden Genel Başkanımız, şunları söyledi:

 

“AK Parti ve DEM bir ve aynı şeydir. Aynı zihin dünyasına sahip oldukları gibi, aynı güç ve iktidar saplantısı içindedirler. Milletmiş, iradeymiş, insan haklarıymış, demokrasiymiş,

İkisinin de umurunda değildir. Bu anlamda AK Parti ile DEM birbirlerinin aynadaki suretleridir. Onları ayıran şey, günün koşullarında arızidir. Zira; onları ayıran değil, birleştiren hususlar fazladır. Her ikisi de oy aldıkları hassasiyetler dünyasına seslenmenin hilelerinde oldukça mahirdirler. Her ikisi de ulus devletle ve cumhuriyetle hesaplaşmakta bir ve birliktedirler. Onlara göre; millet, şahsi menfaat için sandıklarda kullanılacak araçtır. Millet marabadır. Vatan, toprak, bölünmez bir bütün değildir. Bilakis, parçalara ayrılarak paylaşılabilecek bir şeydir. Alınıp satılabilecek, paraya çevrilebilir.”

 

BİRİ MÜTEMADİYEN KANDİL’DEN, İMRALI’DAN BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ATAR, DİĞERİ İSE ONA KAYYUM ATAR”

 

“Siyasetleri ise; tam da bu anlamıyla danışıklı bir dövüştür. Biri pası atar, diğeri kaleye gol atar. Biri havanı döver, diğeri hınk der. Biri mütemadiyen Kandil’den, İmralı’dan belediye başkan adayı atar, diğeri ise ona kayyum atar. Bu 22 yılın normalidir. Davet etmeye çalıştıkları normalleşme de esas itibariyle budur. Ve şimdi, muhalefeti tasarlamakla görevli saray kadrolarının istediği fotoğraf ortaya çıkmıştır: İmralı’da aylardır görüşme trafiği yürüten, sonunda da malum ortağın sesinden, terörist başını Meclis kürsüsüne davet eden zihniyet ya kandil ya İmralı ya ölüm ya da sıtma tercihini Türk milletine nasıl dayatacağını göstermiştir. Yapımda ve yayında emeği geçenlerin hesabını da aziz milletimizin desteğiyle inşallah biz göreceğiz”

 

CUMHURİYET DEVLETİ; ŞEYH SAİD’LERE, SEYİT RIZALARA NE YAPTIYSA AYNI MUAMELEYİ GÖRECEKSİNİZ”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerine kayyum atanması sonrası Mardin’de CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile Tülay Hatimoğulları’nın otobüs üzerinden yaptıkları açıklamalara değinerek sözlerine şu şekilde devam etti:

 

“DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, Atatürk’ün kurduğu partinin Genel başkanı ile çıktığı otobüsün üzerinden, senaryosu izleyeni şaşırtmayan ucuz yapımdaki; yangına benzinle koşan Eş Genel Başkan rolü gereği repliğinde şunları söylüyor: ‘Şeyh Saidler, Seyit Rızalar, Sakineler ne yaptıysa onların yaptıklarını yapacağız!’ Dikkat eder misiniz? Ben o çok duymak istediği cevabı buradan ona vereceğim. Çünkü bu cevabı alacağını bilerek konuşuyor. Cumhuriyet devleti Şeyh Saidlere, Seyit Rızalara ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz. Herkes emin olsun. Yapılması gereken neyse o yapılacaktır mutlaka. Gereğini yerine getirecek olanlar buradadırlar, karşımdadırlar, yanımdadırlar, milyarlarcası da arkamızdadır.”

 

KOLTUĞUNDA OTURDUĞUNUZU İDDİA ETTİĞİNİZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN MANEVİ HATIRASIYLA KENDİ ŞAHSİ HESABINIZI GÖRÜN

 

“Bir sözüm de ana muhalefet genel başkanına. Anlaşılan odur ki sizi, oturduğunuz kumar masasından koparacak bir şey kalmadığını gördünüz. O kumar masasının bahsinin Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti olduğundan bihabersiniz. Yanınızda meydan okunan şeyin, ne olduğundan bile habersizsiniz, ayrıca ilgisizsiniz de. Üzerinize giydirilen kostümle ve söylemek zorunda kaldığınız sufleyle orada arz-ı endam eyliyorsunuz. Siz orada bir hukuksuzluğa itiraz etmiyorsunuz. Siz orada, bir millete ve onun Cumhuriyetine meydan okunan bir ihanet kürsüsünü en hafif tabirle, susarak onaylıyorsunuz! Buyurun, hayrını görün! Buyurun, koltuğunda oturduğunuzu iddia ettiğiniz Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi hatırasıyla kendi şahsi hesabınızı görün. Emin olun, Mustafa Kemal’in ve cumhuriyetin yolundan gidenler, serkeşlerin, Meczupların, müptezellerin yolundan giden bir avuç zavallı hainin peşine öyle ya da böyle takılanlara gereken en güzel cevabı en ağır şekilde vereceklerdir.”

 

BUGÜN TÜRKİYE’DE SAHNEYE KOYULMAK İSTENEN SENARYONUN ÖZÜNDE, ERDOĞAN’I YENİDEN CUMHURBAŞKANI SEÇTİRME HAYALİ YATMAKTADIR”

 

“Bu sözlerime, her zaman olduğu gibi -yine- isimler üzerinden cevap verenler olacaktır. Benim derdim isimlerle değildir. İsimler umurumuzda bile değildir. Benim derdim Türkiye’dir. Benim derdim, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ile ilgilidir. Yapay tartışmaların içinde olmayacağız. Hiçbirimiz olmayacak ve olmamaya da özen göstereceğiz. Oynanan oyunu doğru teşhis edip sorumlularımı da teşhir edeceğiz. Fazla ayrıntıya girmeye hiç gerek yoktur. Süslü cümleler kurmak da anlamsızdır. Bugün Türkiye’de sahneye koyulmak istenen senaryonun özünde, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden Cumhurbaşkanı seçtirme hayali yatmaktadır. Sayın Devlet Bahçeli de yapmış olduğu grup toplantısında bu gerçeği itiraf etmiştir.”

 

BU ANAYASAYA GÖRE ERDOĞAN, BİR DAHA CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMAZ, OLAMAZ”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, kürsüdeki konuşması esnasında cebinden Anayasa çıkartıp, “Anayasayı cebinde taşıyan bir kardeşiniz olarak söylüyorum” ifadelerini kullanarak;

 

“Bu Anayasa’ya göre Sayın Erdoğan, bir daha Cumhurbaşkanı adayı olmaz, olamaz! O zaman iktidar penceresinden bakıldığında önümüzdeki sürecin yeni bir stratejiyle tanzimi gerekir. Bugün Türkiye’de yapılan da o dur. Yaşanan bütün gerginliklerin temelinde de bu stratejik planlama yatmaktadır. Bu planın düşünceden eyleme geçirilmesinin şartları da bellidir. Ya bir anayasal düzenleme yapacaksınız ya da şartları olgunlaştırıp, Sayın Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin önünü açmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir erken seçim kararı çıkartacaksınız. İktidar açısından değerlendirildiğinde, meclis aritmetiği bakımından bu mümkün değildir. Çünkü 5’te 3’lük bir çoğunluk, nitelikli çoğunluk gerekmektedir. Yani 360 milletvekiline ihtiyaç vardır” şeklinde konuştu.

 

MUHALEFET PARTİLERİNE BURADAN ÇAĞRIMDIR”

 

İktidarın Meclis aritmetiğini sağlayamadığı için muhalefeti tanzim etme ihtiyacı olduğunu belirten ve kamuoyunun gündemine taşınan yapay tartışmaların özünde, iktidara alan açacak sosyal ve siyasi zemini oluşturma arzusu ve hedefi yattığını ve muhalefetin de bu tuzağa düştüğünü üzülerek gördüğünü söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, muhalefet partilerine şu ifadelerle seslendi:

 

“Muhalefet partilerine buradan çağrımdır. Gerçek bir normalleşmeyi temin etmek üzere buradan bu çağrıda bulunuyorum: Gerginlik üzerinden iktidarın değirmenine su taşıyacak söylem ve eylemlerden azami ölçüde uzak durulmalıdır. Tek amacı Tayyip Erdoğan’ın ömrünün sonuna kadar Cumhurbaşkanı kalmasını sağlayacak yeni anayasa düzenlemelerine muhalefet partileri tarafından kapılar sonuna kapatılmalıdır. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu şeyin Anayasa değişikliği değil, iktidar değişikliği olduğu vurgulanmalıdır. Erken seçim tartışmaları Cumhurbaşkanına yeniden aday olma imkânı verdiğinden kendisinin de iştahını kabartmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ona bu hakkı tanımayacağı hatırlatılmalıdır. Velhasıl bu iktidara oyun ve tuzak kuracak alan bırakılmamalıdır.”

 

BİZ MİLLETİMİZE SÖZ VERDİK; HERKES SUSSA DA BİZ SUSMAYACAĞIZ!”

 

“Muhalefet isterse bunu yapar değerli dava arkadaşlarım. Bunu yapabilir ve taşlar yerli yerine oturur. Şayet bu imkân mevcutken bunu yapmaktan uzak durursa muhalefet partileri, iktidarın aparatı olmaktan bir adım öteye geçemezler. Biz milletimize söz verdik. Herkes sussa da biz susmayacağız! Herkes dursa da biz durmayacağız! Oyunları bozacak, tuzakları dağıtacağız! Ve mutlaka ama mutlaka başaracağız!”

 

ÜÇ FARKLI KURULUŞA GÖRE YİNE ÜÇ FARKLI ENFLASYON RAKAMI ORTAYA ÇIKTI”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, ekonominin içinde bulunduğu duruma ve TBMM’de başlayan bütçe görüşmelerine değinerek devam ettiği konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

 

“Vatandaşımızın asıl derdi bellidir. Yoksuldur, yoksullaşmaktadır. Açtır, aç bırakılmaktadır. Bakınız, bütçe süreci başlamış durumdadır. Ancak biz en çok konuşmamız gereken şeyi konuşamıyor. En çok mücadele etmemiz gereken cephede mücadele edemiyoruz. Üç farklı kuruluşa göre yine üç farklı enflasyon rakamı ortaya çıktı. ENAG oluşumuna göre Ekim ayı sonunda yıllık enflasyon %89.77, İstanbul Ticaret Odası’na göre İstanbul enflasyonu %59.1, TÜİK’e göre %48.58 olarak açıklandı. Kısaca, devletin resmî kurumu ile bağımsız akademisyenlerden oluşan ekibin ölçtüğü oran arasında -yine- nerede ise 2 kat fark bulunmaktadır. Ortaya çıkan rakamların bu kadar tezat olması bile başlı başına üzerinde konuşulması gereken bir konudur.”

 

TÜRKİYE 2001 KRİZİNDEN DAHA KÖTÜ BİR TABLO İLE KARŞI KARŞIYADIR”

 

“UYAP verilerine göre 2024 yılının ilk dokuz ayında icra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 23 milyona yaklaşmıştır. Tam 23 Milyon icralık dosya! Aynı şekilde konkordato başvuruları 2023 yılının toplamını ikiye katlayarak 1.187’ye ulaşmıştır. İcra dairelerine her gün ortalama 21 bin yeni dosya geliyor. Bir önceki yıla göre batık kredilerin oranı yüzde 50 artmış durumda. Ne yazık ki iflas eden esnaf sayısı 2.5 milyonu aşmak üzeredir. Bundan doğrudan etkilenen vatandaşlarımızın sayısı ise en az 10 milyon kişidir. Türkiye 2001 krizinden daha kötü bir tablo ile karşı karşıyadır. Daha da kötüsü çözümü milletimize sunması gereken icra makamında oturup yetkiyi elinde bulunduranlar adeta bir film izler gibi olan biteni izlemektedir.”

 

YÜZDE 17.5 ENFLASYON HEDEFİ KONULAN BİR YIL İÇİN DEVLETİN KÂĞIDINA, YÜZDE 43.93 ZAM YAPTIĞINI GÖRÜYORUZ”

 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın bütçe üzerinden yapmış olduğu açıklamalara değinen Genel Başkanımız;

 

“Bu kişilerin kafası o kadar karışıktır ve gerçekliklerden o kadar kopmuşlardır ki sözde Orta Vadeli Plan ve 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu açıklayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz; 2025 yılı enflasyon hedefini %17.5 olarak belirlerken; iki gün önce pasaport, kimlik, harç vb. işlemler için 2025 yılında uygulanacak Yeniden Değerleme Oranını yani kısaca zam oranını %43.93. Yani %17.5 enflasyon hedefi konulan bir yıl için devletin kâğıdına, mührüne %43.93 zam yaptığını görüyoruz” dedi.

 

MECLİS’İN BÜTÇE YAPMA YETKİSİ KALMAMIŞTIR”

 

“Asıl garabeti ise artık saraydan, saray idaresinin sekreteryasına dönmüş bakanlıklarına ve memleketin en ücra köşesindeki ilçe müdürlüklerine kadar organize bir talan rejimi olan Kamu Maliyesinde göreceğiz” diyen Genel Başkanımız;

 

“Saray sultasının yolsuzluk ve yoksulluk düzeneğinin en önemli kaldıracı, millet meclisinin en temel ve en önemli yetkisi olan bütçe yapma yetkisini bertaraf etmesinde saklıdır. Bu ay, bütün arkadaşlarımızla birlikte meclis kürsülerinde, haberlerde izleyeceğimiz şey, hükümetin, milletin alın terini, vergisini, servetini onun için nasıl harcayacağı değil, onu nasıl kendi emellerine alet edeceği, kamu hazinesini yağmalarken hangi bahanelere sığınacağıdır. Çünkü artık Meclis’in bütçe yapma yetkisi kalmamıştır. Ortada beytülmali nasıl yağmalayacaklarına kılıf arayanlarla, bu malı yağmalatmamak için çırpınan bir avuç ehli namus millet temsilcisi vardır” şeklinde konuştu.

 

ERDOĞAN ADETA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’Nİ YOK SAYMAKTA VE ONA SAYGISIZLIK ETMEKTEDİR”

 

Eskiden milyonlarca vatandaşımızın gözü kulağı ile yakından takip ettiği; siyasi partilerimizin her türlü soruları sorduğu, başbakanın Meclis’e gelip hesap verdiği bütçe görüşmelerinin artık Türk demokrasi tarihinde hoş bir seda olarak kaldığının altını çizen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;

 

“Türkiye Yüzyılı dedikleri de bu talan şovu ve bu yağma rüzgârıdır. Söz konusu olan ‘Millet iradesi’ lafını ağzından düşürmeyen saraydaki zatın, bir demokrasinin olmazsa olmazı olan millete hesap verme sorumluluğundan bilerek ve isteyerek sürekli şekilde kaçmasıdır. Bütçe görüşmeleri, yürütme erkinin hesap verme yoludur. İşte esas itibariyle engellenmek istenen şey de budur. Yürütme erkinin başının; Meclis’in huzuruna gelerek hem yeni yılın bütçesini savunması beklenir hem de tamamlanacak yılda yaptığı harcamalara ilişkin hesap vermesi beklenir. Ama ne yazık ki saraydaki zat, 2019 yılından itibaren hiçbir bütçe görüşmesine katılmamış ve parlamento huzurunda hiçbir bütçe konuşması yapmamıştır. Bir anlamda söz konusu zat, yani Recep Tayyip Erdoğan adeta Türkiye Büyük Millet Meclisini yok saymakta ve ona saygısızlık etmektedir. Millet iradesinin tecelli ettiği bu mekân onun için anlamsız ve gereksiz görülmektedir” ifadelerini kullandı.

 

MİLLETİMİZİN BİR KURUŞ PARASINI BU HARAM DÜZENİNE FEDA ETMEMEK İÇİN TÜM MİLLETVEKİLİ ARKADAŞLARIMIZLA ELİMİZDEN GELEN MÜCADELEYİ SONUNA KADAR VERECEĞİZ”

 

İktidarın bütçeyi sunarken hiçbir itiraz görmek istemediğini belirten ve İYİ Parti olarak milletin bir kuruş parasını bile haram düzenine feda ettirmeyeceğimizi söyleyen Genel Başkanımız şu şekilde konuştu:

 

“Saray lideri istemektedir ki hesap vermesin. İstediği harcamaları içeren kendisi odaklı bütçeyi hazırlasın. Bizler de onun kulu kölesi olarak o ne gönderiyorsa evet diyelim, alkışlayalım. Bu siyasi akıl, bu milletten kopuk tavır; devleti çöküşe götürdüğü gibi yasama erkini de yok etmektedir. Biz buna asla ve kata izin vermeyecek. Milletimizin bir kuruş parasını bu haram düzenine feda etmemek için tüm milletvekili arkadaşlarımızla elimizden gelen mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz”

 

BÜTÇE, TEKLİF AŞAMASINDA DAHİ 1 TRİLYON 931 MİLYAR AÇIK VERDİ”

 

“Saray iktidarı geçmiş bütçelerinde olduğu gibi bu bütçe teklifinde de bütçe yapmayı bilmediğini bizlere bir kez daha göstermiş, Artık bu konudaki yüzsüzlüğünü saklayacak utanma duygusundan da uzaklaşmıştır. İnanılmaz olan şey bütçe henüz kabul edilmeden dahi yani, teklif aşamasında dahi; 1 trilyon 931 milyar açık verilmesidir.” Düşünün, daha bütçeyi uygulamadan yaklaşık 2 trilyon bütçe açığı ile karşı karşıyayız. Hesap daha yolun başında şaşmaktadır.”

 

VATANDAŞLARIMIZ İÇİN TASARRUF TEDBİRLERİ, CUMHURBAŞKANI VE AVANESİ İÇİN İSRAF HÜKÜMLERİ ÖYLE Mİ?”

 

“Cumhurbaşkanlığı bütçesinde en fazla ödenek 9 milyar 857 milyon 811 bin lira ile mal ve hizmet alım giderine ayrılmıştır. Ne demek bu mal ve hizmet alımı biliyor musunuz? Kısaca Saray ziyafetleri, yenilecek ve içilecek şatafatlı toplantılar birbirlerini ağırlamaktan, birbirlerine tabak çanak vermekten bıkmayan eş-dost-yandaş toplantıları. Planlanan harcamalar içerisinde ilginç olanlardan birisi de Cumhurbaşkanlığı’na 20 araç daha alınmasıdır. Bu araçlar için toplam tutarı 16 milyon 940 bin liralık bir ödenekle karşılanacaktır. Emrinizdeki devasa araç filosu hangi ihtiyacını karşılayamadı sayın Recep Tayyip Erdoğan? Hangi isteğinizi yerine getiremedi de bu fakir milletin bütçesinden 20 araç daha alma ihtiyacı duydunuz. Siz utanmıyor musunuz? Siz ne zaman doyacaksınız? Ne zaman “tamam artık yetti” diyeceksiniz?” Kabinenizdeki Vergimatik Mehmet söylemeye korkuyor ama biz söyleyelim. Vergimatik Mehmet’in açıkladığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’ne göre kamuda üç yıl süreyle yeni taşıt alımı güya kısıtlanmıştı. Vatandaşlarımız için tasarruf tedbirleri, Cumhurbaşkanı ve avanesi için israf hükümleri öyle mi? Bunun hesabını sormak boynumuzun borcu olsun.’’

 

BU BÜTÇE, MİLLETİN SIRTINA FAİZ KÜFESİ YÜKLEYEN BİR GARABET BÜTÇEDİR.”

 

2025 yılı merkezi yönetim bütçesindeki israfların Cumhurbaşkanlığı makamı ile bitmediğinin altını çizen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bütçe teklifi vatandaşın sırtına daha nice küfeler yüklemektedir. Çünkü Vatandaşlarımızın içinde bulundukları ağır ekonomik şartları iyileştirici hiçbir düzenleme bütçe metninde yoktur. Bu bütçe, milletin sırtına faiz küfesi yükleyen bir garabet bütçedir. Hani diyor ya zat, faiz lobisi… Kendilerinden daha büyük bir faiz lobisi olmadığı, açıkça görülmektedir bu bütçenin içinde. Toplam bütçe giderlerinin, faiz giderlerine oranı ortalama %15’in üzerindedir! 2025 yılı faiz ödemeleri 2024 yılına göre gelecek yıl yüzde 50,3 artışla 1 trilyon 950 milyar liraya yükselmesi öngörülmektedir. Yani saatte ortalama 225,7 milyon lira fakirleşeceğiz. Sarayın faiz ve yağma çarkı, yandaşlar ve çeteler ise bir o kadar zenginleşecektir” şeklinde konuştu.

 

2025 BÜTÇESİNİN ADI ZULÜM BÜTÇESİDİR!”

 

“Bu bir zulüm bütçesidir” ifadelerini kullanan Genel Başkanımız, milletvekillerimize kürsüde ve komisyonlardaki çalışmalarında bu tanımlayamaya uygun bir söylem geliştirmeleri için çağrı yaparak şu ifadeleri kullandı:

 

“2025 bütçesinin adı zulüm bütçesidir. Ve biz bu zulüm bütçesine sonuna kadar karşı duracağız. Bu bütçenin milletin dertlerinden uzak, milletin sıkıntılarına çare olmayan son bütçe olmasını diliyoruz. Denkliği esas alan, odağında milletin ve devletin sorunlarının olacağı, açık ve şeffaf bir bütçeyi yapıp meclisin önüne getirmek, inşallah İYİ Parti kadrolarına nasip olacaktır. O gün gelene kadar saray iktidarından, milletimizin parasının hesabını sormak ve bildiklerimizi milletimizle paylaşmak hem şahsımın hem partimin hem de tüm milletvekili arkadaşlarımın boynunun borcudur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Susmayacağız, yorulmayacağız ve milletin hakkını bu haramizadelere yedirmeyeceğiz”

 

TÜRK MİLLETİNİN SABRI FAZLASIYLA SINANMAKTADIR”

 

“Yaşamakta olduğumuz şey her alanda, her sektörde, her başlıkta ucu bucağı olmayan bir çürümedir. Hani Makam mevki sahibi olanların meşhur bir sözü vardır: ‘Sabrımızı sınamasınlar’ derler. Bu sınanan sabrın asıl sahibi büyük Türk Milletidir. Türk Milletinin sabrı fazlasıyla sınanmaktadır. Muazzam bir hukuksuzluk içindeyiz. Adaletsizlik içindeyiz. Bir Cumhuriyetsizlik hâlindeyiz. Gün geçtikçe marjinal hâle gelen bir iktidar var. Onlar partisi ve ortaklarıyla marjinaldirler. Türkiye’nin değerlerine marjinal ve radikaldirler. Ve tam bu durum içerisinde ellerindeki tüm para, medya ve devlet gücünü kullanarak başta ana muhalefeti ve diğer siyasal partileri en marjinal fikirlerle tuzağa çekip parçalıyorlar. Bu oyunu görmemek için en hafifinden saf olmak gerekiyor, saf. Milletimiz her şeyin farkındadır”

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN BAŞINA KENDİSİNİ KAYYUM OLARAK ATAMIŞ OLAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN ADINDA BİR ZAT VAR”

 

Tüm bu tablo içerisinde asıl sorulması gereken sorunun; “Bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz?” olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;

 

“Bu soruyu, partileri sayesinde oturdukları makamlarını, faiz baronlarının, inşaat baronlarının ya da terör baronlarının vesayeti ve gölgesi altında sözüm ona siyaset, asıl olarak da ticaret yapan bir kısım zevata değil, sözlerimin ulaştığından emin olduğum, has be has Cumhuriyet’in sahiplerine, Türk evlatlarına ve Türk Vatandaşlarına soruyorum. Gerçekten Bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Tekelci bir devlet idaresi var. Elini vermiş ve kolunu kaptırmış bir milli irade var. Gasp edilmiş milyonlarca oy var. Ve bu ülkede ehli namus her birimizin dertlenmesi gereken bir tek kayyum var. Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başına kendisini kayyum olarak atamış olan Recep Tayyip Erdoğan adında bir zat var. İşte bütün mesele bu kayyumdadır. Bütün mesele bu kayyumun Türkiye’nin başından uzaklaştırılmasındadır” ifadelerini kullandı.

 

 

TÜRKİYE’Yİ SARAY KAYYUMUNDAN KURTARMAK İSTİYOR MUYUZ?”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Türkiye’de konuşulan gündemlerin gerçek sorunları yansıtmadığını ve esas konuşulması gereken konuları konuşamadıkları için “utanıyorum” diyerek devam ettiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

 

“Ben bu kürsüde ölen bebeklerimizi konuşamadığımız için utanıyorum. Her gün sessiz sedasız kesilen binlerce ağacı, ormanı konuşamadığımız için affedilen vergilerin hesabını soramadığımız için utanıyorum. Halen her gün vatanımıza giren binlerce kaçağı konuşamadığımız için bu yüzden ev bulamayan ama Diyarbakırlı, ama Muğlalı gencimizin derdi dağları aştığı için utanıyorum. Halen Hatay’da Maraş’ta konteynırlarda yaşayan yahut evlerinden uzakta gurbette yaşam mücadelesi veren yüzbinlerce vatandaşımızı düşünüyorum. Ve sorumu tekrarlıyorum! Gerçekten bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Türkiye’yi saray kayyumundan kurtarmak istiyor muyuz? Herkes esasen bu soruyu kendisine samimiyetle bunu sormalıdır. Ak Parti ve MHP seçmenleri de sormalıdır, CHP oy ve gönül verenler de sormalıdır, DEM seçmenleri sormalıdır. Yedi gün 24 saat boyunca yalan ve düşmanlık kusan yandaş medyaların sesini bir an olsun bastırıp, kendi iç sesleriyle konuşmalıdırlar ve sormalıdır. Bir Cumhuriyette yaşamak istiyor muyuz? Emperyalizmin türlü maskelerle parçalayarak, bölerek bu kadim ve talihsiz coğrafyada hür ve müreffeh bir şekilde yaşamak istiyor muyuz? Bu millet bunu sormalıdır! Beka derlerdi, şimdi devlet aklı diyorlar. Ne diyorlarsa o dediklerini imha ettikleri için söylüyorlar. Soruyorum sizlere, hangi devlet kendi koyduğu kanunlara uymaz da orada devlet aklı vardır? Hangi devlette, gayri meşrulukla elde edilen yetkilerden beka çıkmıştır? Kendi koyduğu kanunlara uymayan devlet, nasıl bir devlettir? Neyin devletidir? Kimin devletidir?”

 

SEN ABDULLAH ÖCALAN DEDİLEN TERÖRİST BAŞININ GERÇEKTE TBMM’YE GELİP KONUŞMASINI MI İSTİYORSUN? YOKSA ONUN SERBEST BIRAKILMASINI MI İSTİYORSUN?”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Biz hâlâ akıl dışı tartışmaların içine çekilmek isteniyoruz. Aslında cevap vermek istemiyorum ama söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyerek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında yinelediği öcalan çağrısına dair şu değerlendirmelerde bulundu:

 

“Yine çıktı Meclis kürsüsüne, sözünün arkasındaymış ve ısrarlıymış. Bebek katili Meclis kürsüsünden konuşmalıymış. Sanki adam Aşağı Ayrancı’da oturuyor. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış bir terör suçlusu, Meclis kürsüsünden nasıl konuşacak Sayın Devlet Bahçeli, nasıl konuşacak? Dilinin altında bir bakla vardı, çıkardı. Bütün amacının Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday ve Cumhurbaşkanı olmasını teminden ibaret olduğunu itiraf etti. Şimdi ben Sayın Bahçeli’yi çok iyi tanırım. Ya ben kendime bir ihtisas alanı yaratmayım bu millet de tanıyor Sayın Bahçeli’yi, o bir şey söylediğinde öznelerle yüklemlerin yerleri karışır. Biz buna defaatle şahit olduk. Yani örnekleyebilirim, ileride de örneklendireceğim ihtiyaca binaen. Şimdi bana gerçekleri söyle, öbür baklayı ağzından çıkar bakalım. Sen abdullah öcalan denilen terörist başının gerçekte TBMM’ye gelip konuşmasını mı istiyorsun? Yoksa onun serbest bırakılmasını mı istiyorsun? Onu açıkla bu millete de görelim bakalım. Sen yeni bir af planına kapı mı aralıyorsun?”

 

SEN İSTERSEN GİDİP İMRALI’DA GRUP TOPLANTISI YAPABİLİRSİN.”

 

“Yok Türkiye Büyük Millet Meclisiyle İmralı’nın ne farkı varmış? Lafa bakar mısınız? İmralı Türk toprağı değil miymiş? Elbette İmralı Türk toprağı olduğu için Türk düşmanı o müptezeli orada hapishaneye tıktık. Ölene kadar da yatıracağız. Sen ne söylediğinin bilincinde misin? Buradan bir kere daha sesleniyorum: Sen istersen gidip İmralı’da grup toplantısı yapabilirsin. Bu saatten sonra sana yakışır da! Ama binlerce şehidin katili, bizlerin cesedini çiğnemeden bu Meclis’e giremez. Vallahi giremez, billahi giremez!”

 

 

KORKUM YOK SİZDEN!”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, kendisine ve partisine yönelen tehditlere de bir şiirle cevap vermek istediğini söyleyerek konuşmasını bitirdi: “Türk’üm dedik, çekip bizi vurdunuz. Bizi vurup, bizden hesap sordunuz. Ölümden öteye köy mü kurdunuz? Korkum yok, korkum yok, korkum yok sizden!’’