Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Rizeli’nin gönlünü feth eden Uzman Dr. İsmail Barkın

Rize’de Yılın Doktoru ve Sağlık Çalışanı Ödülünü alan Dr. İsmail Barkın ile yaptığımız
röportajda başarının anahtarı ve insan ilişkilerinde karşılıklı hoşgörünün önemi üzerinde
konuştuk.

Rize’de Yılın Doktoru ve

Röportaj: Yasemin ÖZÇELİK
Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda, hastalarına olan yaklaşımını ve kalp sağlığına dair önemli bilgileri paylaştı. Uzman Dr. Barkın Işık’ın insan odaklı hizmet anlayışı,  Rize’deki sağlık alanındaki başarısının arkasındaki en büyük etkenlerden biri. Bu keyifli sohbet, hem sağlık hem de insan ilişkileri açısından ilham verici detaylar sunuyor.
Rize’de Yılın Doktoru ve Sağlık Çalışanı Ödülünü alan Dr. İsmail Barkın ile yaptığımız
röportajda başarının anahtarı ve insan ilişkilerinde karşılıklı hoşgörünün önemi üzerinde
konuştuk. Kardiyoloji bölümünde başarılı ve emin adımlarla ilerleyen Dr. İsmail Barkın,
Rizelilerin gönlünü nasıl fethettiğini anlattı.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben İsmail Barkın Işık Rize Devlet Hastanesinde kardiyolog olarak görev yapmaktayım. 1986 Bursa’da
doğdum. Öğretmen anne ve babanın ikinci çocuğuyum. Baba tarafım aslen Bulgaristan göçmeni ve
Balıkesirli, anne tarafım ise Aydınlı. Üniversiteyi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2012 yılında,
kardiyoloji ihtisasını ise Süleyman Demirel Üniversitesinde 2017 yılında tamamladım. 2018 yılından beri
Rize’de severek çalışmaktayım. Evli ve bir erkek çocuk babasıyım.

Doktor olmanızın özel bir nedeni var mı?
Küçüklüğümden beri doktor olmak hayalimdi. Ekip olarak çalışmak, insanların hayatına dokunmak,
iyileştirmek ve sonrasındaki insanlardaki minnettarlığı görmek hep beni cezbetmişti. Bir de amcam da
doktordur. İdolüm oydu. Her zaman da bana yol göstermiştir, fikir vermiştir. Kardiyoloji branşını
seçmem ise Dokuz Eylül Üniversitesindeki kardiyolog hocalarım sayesindedir. Kardiyolojide ölüm ile yaşamı ayıran çizgi daha keskindir. Kalp krizi ile gelen bir hastada ölüm korkusu had safhadadır. Böyle bir hastayı iyi etmek tarif edilemez duygulardır. İnsan hayatına dokunmak kardiyolog olmamdaki en büyük etmendir.

Rize’de yılın doktoru seçildiniz. Bu başarıyı getiren şartlar ya da etkenler neler oldu sizce? Özel bir yetenek ya da özel bir gayret mi bu sonucu sağladı?

Hiç beklemediğim bir olaydı açıkçası. Tarif edilemez bir mutluluk ve onur duymuştum. Naçizane beni seçmelerindeki en büyük sebebin işimi severek yapıyor olmam ve herkese bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyor olmam diye düşünüyorum. Yer itibari ile Rize Devlet Hastanesi çok merkezi bir yerde ve hasta
sayısı çok fazla. Kardiyolog dışında reçete edilemeyen ilaçlar var ve insanlar mecburen bunları reçete ettirmeye geliyorlar. Ben de bu yoğunlukta kimseyi kırmadan geri çevirmeden yardımcı olmaya çalışıyorum. Tabi ki çok yoğun günlerde aynı gün bakamayacağımı söylediğim hastalar oluyor ama
onlara da en geç yarına ayaktan kendim randevu vererek bir şekilde yardımcı oluyorum. Bunlar yılın doktoru seçilmemde en büyük etmenlerdir düşünüyorum.

Şu anki mevcut çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?
Tıp sürekli gelişen üzerine konarak ilerleyen bir bilim dalı. Böyle bir ortamda kişinin durağan olması
mesleğine yapabileceği en büyük ihanettir. Bu sebeple sürekli kendimizi geliştirmek zorundayız.
Bilimsel makaleler, tıp kongreleri ve yaptığımız bilimsel çalışmalar ile sürekli okuyarak ve
meslektaşlarımızla iletişim halinde kalarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Akademik kariyer
anlamında da hedeflerim var. İnşallah bunlara ulaşmak için de durmadan çalışmaya devam edeceğim.
Hasta ve hasta yakınları arasında kurduğunuz bağdan bahseder misiniz?
İletişimin bizim mesleğimizde çok önemli olduğuna inanıyorum. Hatta hekimlerin iletişim becerisini arttırması için üniversitelerde veya sonrasında hekimlik kariyerleri boyunca eğitimler düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Benim hasta ve hasta yakınları arasında kurduğum bağ da bu etkili iletişimden kaynaklanıyor. Hepimizin günlük hayatta gergin mutsuz olduğu anlar olabiliyor ama güler yüzün tatlı dilin herkesin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. İntörn iken kendime bir söz vermiştim. Bir devlet dairesinde hiç yüzüme bile bakılmadan haksız yere beni mağdur etmişlerdi. O gün ben böyle olmayacağım demiştim. Herkesten her dakika güler yüz bekleyemezsin ama bir hoş geldin, geçmiş
olsun uğurlarken kapıya kadar eşlik etmek bunlar nezaketen yapılması gereken hareketler diye
düşünüyorum. Bu beklentim sadece hekim için değil ama aynı şekilde hastalarımızın da aynı nezakette
olması gerekir diye düşünüyorum. Hasta ve hasta yakınlarını kendilerini ifade edebilecekleri kadar mutlaka süre veriyorum. Ne kadar yoğun da olsa mutlaka o sürenin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Buna tıpta etkili anamnez diyoruz. Tedavinin başlangıcı hatta en önemli safhasıdır. Şeffaflık ve
dürüstlük çok önemli. Fikrimi çok açık anlatıyorum. Beni aşacak olaylarda da çekinmeden hastalara bu
işlemi kendimin yapmadığını kime hangi hastaneye gideceğini ve nasıl bir yol izleyeceğini belirtiyorum.
Bence insanlarda iz bırakan olayın bu olduğunu düşünüyorum.

Maalesef ki zaman zaman sağlık çalışanlarına karşı şiddet eğilimlerine şahit oluyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Öncellikle şiddetin her türlüsüne karşı olduğumu belirtmek isterim. Burada işin özüne inmek gerekiyor.
Sebeplerinden biri az önce dediğim gibi iletişim eksikliği, bu hekimden de hastadan da
kaynaklanabiliyor. Ama bence en büyük sorun hastane polikliniklerinin yoğunluğu ve bu yoğunluğun getirdiği hengame. Eminim ki günde 80-90-100 hasta bakmak yerine 30-40 hasta bakılsa çıkan tartışmalar kavgalar çok çok çok azalır. İşte tam da bu noktada neden bizim ülkemizde böyle bir yoğunluk var bunu irdelemek lazım. Avrupa, Asya ülkelerinde hekime başvuru sayısı bu kadar değil iken
neden bizde bu denli çok başvuru var? Baktığımızda kendi özelimde bana gelen hastaların yarısı belki
daha fazlası aslında kardiyak dışı sebepler. Hekim hekim gezen, zemininde anksiyete bozukluğu
olabilecek kişiler oluyor. Burada sistemsel sorun olduğunu düşünüyorum. Sosyal devlet olmak herkesin
istediği zaman istediği hekime branşa gidebiliyor olması hasta tarafından bakıldığında çok güzelmiş gibi
gözükebiliyor ama aynı zamanda bu sistemi tıkıyor. Hekim hekim gezen sağlığından sürekli şüphe duyan
çılgın bir grup oluşturduğunu düşünüyorum. Mesela şu lafı çok duyarım hocam annemi ortopediye
getirmiştim beklerken kendime de size sıra aldım. Sonra bir de bu ne yoğunluk hocam demesi yok mu,
zaten bu şekilde umarsızca hekim başvuruları bu yoğunluğu oluşturan temel sebep. Yanlış anlaşılmak

 

 

istemem bu demek değil ki kimse hekime başvurmasın, hastalar kontrollerine gitmesin ama burada bir

 

 

eliminasyon yapılması şart gibi duruyor. Gerçekten bir rahatsızlığı var saatlerce kapıda bekliyor,
ayaktan sıra alan hastalar için söylüyorum. Bence yapılması gereken Mhrs’de yaşlı ek hastalıkları olan
hastalara öncelik ve sayı fazlalığı verilmesi.

 

 

Rizelileri nasıl anlatırsınız?  Rize’de yaşadığınız unutamadığınız bir anınız var mıdır?
Öncelikle tüm Rizelileri çok seviyorum, Rizelilerin de beni çok sevdiğini kalplerinde yer edindiğimi

 

 

biliyorum. Memlekete gittiğimde Rize’de çalıştığımı duyanlardan ilk aldığım tepki Rizeliler zor insanlardır oluyordu. Ama çalıştıkça aslında çok zor insanlar olmadığını öğrendim.  Rizeli senden net olmanı istiyor. Lafı eğip bükmeden dürüstçe söylemeni istiyor. Bölgesel şartlardan, havanın kapalı yağmurlu gün sayısının fazlalığı, engebeli fiziki arazi şartları gibi sebeplerin de insanların karakteristik yapısını oluşturduğunu düşünüyorum. Mesela Rizeli için olmaz yoktur. Bir şekilde bir çıkış yolu, mutlaka

 

 

bir çözüm vardır onun için. Saman alevi gibi parlayan kızgınlıkları olur ama çoğu için söylüyorum asla kin gütmezler. Rize’de bir eşyanı cüzdanını bir yerde kafede unut kesinlikle kimse tamah edip almaz bir

 

 

yere kaldırırlar on gün sonra gitsen de unuttuğun yerden alırsın öyle tok karınlılardır.
Çok anım var. Bir keresinde kalp ultrasonu yaptığımız cihazımız ekokardiyografi cihazının arkasına

 

 

peçete koyduğumuz bir cep yapmışlar. Hastaların ekokardiyografi çekerken sağa sola dönmelerini
istiyoruz. Bu esnada ceplerinden bozuk paralar muayene sedyesine düşebiliyor. Muayene bitince
alıyor. Bazen de unutuyorlar. Bir keresinde sonraki hastaya geçtiğimde bir önceki hastadan kalan
sedyede bozuk paralar olduğunu gördüm. Bozuk paraları ekokardiyografi cihazının arkasındaki peçete
koyduğumuz alana hızlıca bıraktım. Gün sonunda sekreter hanım hocam bu paraları siz mi bıraktınız
deyince bir baktım bozuk paraları koyduğum yere hastalar herhalde bahşiş kutusu zannedip kâğıt
paralar da atmış. Hem çok güldük hem de çok şaşırdık. Tabi ki bir daha o bölmeye para falan
bırakmadım.

İsmail Barkın Işık kalbine iyi bakıyor mu diye sorsam cevabınız ne olurdu ?
Zor bir soru, kalbime iyi bakmaya çalışıyorum ama yoğunluktan ihmal ettiğim de oluyor. Düzenli spor
yapıyorum ama sayısını arttırmam gerektiğini biliyorum. Beslenme alışkanlığımı da öğle araları
kaçamak yapsam da dikkat ediyorum. Fakat tüm hekimleri zorladığı gibi beni de en çok stresli ortam
zorluyor diye düşünüyorum. Herkesin de yapması gereken sağlımızın kıymetini elden gitmeden bilmek.

Son olarak; mevcut öğrencilerimiz, mezunlarımız ve aday öğrencilerimize ne önerirsiniz? Başarıya
ulaşmak için nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz?
Hayatımda iki üç tane çok zeki insan ile tanıştım. Onlar için hayat tabi ki daha kolay olabilir. Bizim gibi
ortalama IQ seviyesindeki insanlar için yol çalışmak. Tüm başarılara çok çalışarak ulaştım. En büyük
tavsiyem vazgeçmeden çok çalışmaktır. Günde 1 saat çalışan ile 5 saat çalışan kesinlikle bir
olmayacaktır. Sormaktan kesinlikle korkmasınlar. Tecrübe sahiplerinden faydalanmak onları çok fazla
öne sıçratacaktır. Etraflarında boş muhabbetler yapan veya sürekli olumsuz konuşan negatif enerji
yayan insanları barındırmasınlar. Tabi ki arada gülüp eğlenmek de şart ama sürekli işinden
çalışmasından alıkoyacak kişilerle ilişkilerini sınırlandırsınlar. Ne istediklerini ne yapmak istediklerini
kendilerine sorarak yaşayarak deneyerek bulmaya çalışsınlar. Denemekten, çalışmaktan, sormaktan,
irdelemekten vazgeçmesinler. Hekimler ne kadar eleştirilse de sorgulansa da günümüz Türkiye’sinde
sağlık sektörü hâlâ işini en iyi yapmaya çalışan en sağlam ve en güvenilir kurumların başındadır.