Makale:Adnan ONAY
Bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti gelenekle İslamı birleştiren özgün bir teokratik devlet olsa da devletin bekası için ümmetçiliğe yaslanarak Türklüğü baskıladı.
Osmanlı Devleti’nin yıkılışıyla birlikte kurulan yeni devletimiz TC.’de ise Türklük öne çıkarıldı ancak Batı muasır medeniyetin adresi gösterildi.
Türk Devletlerinin Sovyetler’in hegemonyası altında olması nedeniyle Turan düşüncesi öne çıkan düşünceler arasında yer almadı.
Sonuçta; Arapçılık baskısı altında kalan Osmanlı Devleti’nin ardından bu kez TC. Batı’nın sosyal/kültürel baskısı altında kaldı. Bu süreç hızla ilerledi ve Türkiye AT/AB’ye girmeyi kendine hedef belirledi. Ancak, Batı kendisine öykünen Türkiye’yi bir türlü Batılı kabul etmedi.
Sovyetler’in dağılmasından sonra Türk Devletlerini ne kadar ihmal ettiğimiz ortaya çıktı. Azerbaycan hariç Türk Devletleri halklarıyla anlaşabileceğimiz bir dile dahi sahip değiliz. Oysa, Türk Dünyası yaklaşık 300 milyonluk nüfusu, 4.5 milyon km² coğrafyası, yaklaşık 2 trilyon dolarlık ekonomik potansiyeliyle koca bir dev.
Eğer, bu devlet aynı ülkü altında, Türk/islam çerçevesinde ortak duygu, ortak dil etrafında birleşebilse Dünyanın en önemli gücü haline gelecek.
Bu konuda olumlu adımlar atıldı, tek çatı altında buluştuğumuz bir teşkilatımız var ancak yol uzun ve tarlalar başkalarınca çok sürülmüş.!
Umarız, kısa sürede, çok mesafe alınır ve gücümüz yeniden dünyaya nizam verecek hale gelir..