Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Yeni müfredat çözüm mü? Yoksa yeni sorunların kaynağı mı?

Milli Gazete yazarı gazeteci Elif Örs’ün kaleminden..

Milli Gazete yazarı gazeteci

AKP’nin yirmi küsur yıllık iktidarının en başarısız olduğu alanlardan biri hiç şüphesiz eğitim. Her değiştirilen bakan ile birlikte eğitimdeki sistemi değiştiren AKP iktidarı, eğitimi getirdiği uçurumun kıyısından kurtarma niyetinde mi yoksa eğitimdeki meseleleri daha bir çözülmez hale mi getirecek onu yaşayıp göreceğiz.

Özellikle son zamanlarda ortaya attığı müfredat değişimi konusunda yaptığı çıkış hemen hemen toplumun her kesimi tarafından tepkilere neden oldu. Kimi dünyanın daha ne olduğunun sorgulamasını yapamamış kendini sol diye tanımlayanlar, müfredatı birtakım dinî kurumların belirlediğini iddia ederek ortalığı velveleye verdiler. Yine temel konuların doğru bir şekilde toplumda konuşulmasına engel olarak iktidarın başarısızlığını örtecek şekilde birtakım vehimler üzerinden kamunun dikkatini dağıtıyorlar.

Eğitim, ülkemiz için en önemli konu. Ülkemizin geleceği dediğimiz gençlerimizin tüm hayatını etkileyen eğitimin aklıselim dâhilinde konuşulması, tartışılması, işin ehilleri tarafından ele alınılması gerekir. Vizyon sahibi, milletin varlığını ve geleceğini dert edinmiş vatan evlatlarından Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) üzerine düşeni yerine getirerek üç ayda bir yayımlanan Millî Şuur Dergisi’nin son sayısında müfredat konusuna yer verdi.

Millî Şuur, müfredattaki değişim meselesini “UNICEF Mürekkebiyle Epistemolojik MÜFREDAT” başlığı ile taşımış. Editör yazısında açıklanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için toplum tarafından 65.000’den fazla geri bildirimin şaşırtıcı olduğu vurgulanırken yeni müfredat için ”Aralarında dünya çapında itibarı olan akademisyenlerin de bulunduğu alanın duayenleri bazı akademisyenlerin çalışmalara davet edilmemesi gerçeği, diğer yandan yaklaşık bin akademisyenle oluşturulduğu söylenen bir müfredat!” ifadelerine yer veriliyor.

Yeni müfredat çözüm mü? Yoksa yeni sorunların kaynağı mı?

AKP’nin yirmi küsur yıllık iktidarının en başarısız olduğu alanlardan biri hiç şüphesiz eğitim. Her değiştirilen bakan ile birlikte eğitimdeki sistemi değiştiren AKP iktidarı, eğitimi getirdiği uçurumun kıyısından kurtarma niyetinde mi yoksa eğitimdeki meseleleri daha bir çözülmez hale mi getirecek onu yaşayıp göreceğiz.

Özellikle son zamanlarda ortaya attığı müfredat değişimi konusunda yaptığı çıkış hemen hemen toplumun her kesimi tarafından tepkilere neden oldu. Kimi dünyanın daha ne olduğunun sorgulamasını yapamamış kendini sol diye tanımlayanlar, müfredatı birtakım dinî kurumların belirlediğini iddia ederek ortalığı velveleye verdiler. Yine temel konuların doğru bir şekilde toplumda konuşulmasına engel olarak iktidarın başarısızlığını örtecek şekilde birtakım vehimler üzerinden kamunun dikkatini dağıtıyorlar.

            Eğitim, ülkemiz için en önemli konu. Ülkemizin geleceği dediğimiz gençlerimizin tüm hayatını etkileyen eğitimin aklıselim dâhilinde konuşulması, tartışılması, işin ehilleri tarafından ele alınılması gerekir. Vizyon sahibi, milletin varlığını ve geleceğini dert edinmiş vatan evlatlarından Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) üzerine düşeni yerine getirerek üç ayda bir yayımlanan Millî Şuur Dergisi’nin son sayısında müfredat konusuna yer verdi.

Millî Şuur, müfredattaki değişim meselesini “UNICEF Mürekkebiyle Epistemolojik MÜFREDAT” başlığı ile taşımış. Editör yazısında açıklanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için toplum tarafından 65.000’den fazla geri bildirimin şaşırtıcı olduğu vurgulanırken yeni müfredat için ”Aralarında dünya çapında itibarı olan akademisyenlerin de bulunduğu alanın duayenleri bazı akademisyenlerin çalışmalara davet edilmemesi gerçeği, diğer yandan yaklaşık bin akademisyenle oluşturulduğu söylenen bir müfredat!” ifadelerine yer veriliyor.

Editör eğitimci Mustafa Aydın, sözlerine, “Yeni müfredat, paradigma değişikliği iddiasıyla kamuoyuna sunulurken incelemeler şimdi bunu söylenmesin küçük olduğu ifade ediliyor. Müfredat güçlü bir metin olarak karşımıza çıkmazken kes kopyala yapıştır görüntüsü bazı değerlerin sos olarak getirilmeye çalışılmış, eğreti duran bir görüntüsü var gibi. Uzmanlar işin aceleye getirildiği kanaatindeler. Bu arada kitap yazma işi de çok hızlı gidiyor!”

Editör yazısında esas can alıcı nokta ise yeni hazırlanan müfredatın dış kaynaklar tarafından finansmanının sağlanması. Eğitimci Aydın, “Millî Görüşçü olarak bizi rahatsız eden önemli bir husus şudur: Yeni müfredat için harcanan finansmanı dış kaynaklı parantez işareti Dünya Bankası parantezi kapat oluşuyor iddiası. Sayın Yusuf Tekin, bu konuda; Dünya Bankası’ndan bir para alındı mı, alındıysa ne kadar para alınmıştır ve bu para hibe mi kredi mi, açıklama yaparak kamuoyunu bilgilendirmelidir.” diyerek, yetkilileri, gerekli açıklamaları yapmaya çağırıyor.

Millî Şuur dergisinde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Üzerine Sorular” başlıklı yazısında eğitimci Mustafa Karslıoğlu, müfredata dair en temel soruları cevaplanmak üzere soruyor. Karslıoğlu, yazısına, “Yirmi iki yıllık AK Parti iktidarında en çok değişen iki şey var; biri İhale Kanunu diğeri ise Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim programları.” diyor. Ve sorularını dile getiriyor. “Müfredat değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğu, bu müfredatın ne zaman hazırlandığı” soruları yöneltilirken yazının en can alıcı sorusu “müfredatın kim ve kimler tarafından hazırlandığı” konusu oluyor. Yazar Karslıoğlu, bu soruyu yöneltirken bilgi olarak, “155 ülkeyle yaptığı eğitim anlaşması gereği UNICEF bu ülkeler için eğitim programları hazırlamaktadır. Bu müfredatın o çalışma neticesinde hazırlanan ortak bir program olduğu yönünde görüşler var. Eğer böyle ise programın yerli ve millî olma özelliği yok demektir. Talim Terbiye Kurulundan gelen fısıltı da başkan dâhil çoğu kurul üyesi tarafından müfredatın kabul görmediği yönünde.” düşüncelerine yazısında vurgular yapıyor. Yazar, “Sonuç olarak bu programın devşirme bir program olduğu, uygulanabilinirliğinin ve ölçülebilinirliğinin olmadığı yönünde hem öğretmenlerin hem de akademisyenlerin görüşleri mevcut.” diyerek eğitim alanında söz sahibi, yetkin kişilerin bile yeni müfredata dair bilgilerinin net olmadığını ortaya koyuyor.

Dergi, diğer kıyametin koparıldığı bir konu “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitaplarındaki müfredata dair bir dosyaya yer veriyor. Dosyayı Din Kültür ve Ahlak Bilgisi konusunda eğitimci-yazar olan Halil İbrahim Kabak hazırlamış. Eğitimci Kabak’ın şu sözleri hepimizi aydınlatacak kadar net: “Bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak ilk etapta kendi alanımla ilgili dördüncü sınıflardan on ikinci sınıflara kadar yeni müfredat taslağını incelediğimde dağ fare mi doğurdu desem bir dağ, bir de fare olması lazım. Ama ne dağ var ne de fare doğurdu. Meğer insanların dağ zannettikleri aslında bir halüsinasyonmuş.”

Yeni müfredat çözüm mü? Yoksa yeni sorunların kaynağı mı?

AKP’nin yirmi küsur yıllık iktidarının en başarısız olduğu alanlardan biri hiç şüphesiz eğitim. Her değiştirilen bakan ile birlikte eğitimdeki sistemi değiştiren AKP iktidarı, eğitimi getirdiği uçurumun kıyısından kurtarma niyetinde mi yoksa eğitimdeki meseleleri daha bir çözülmez hale mi getirecek onu yaşayıp göreceğiz.

Özellikle son zamanlarda ortaya attığı müfredat değişimi konusunda yaptığı çıkış hemen hemen toplumun her kesimi tarafından tepkilere neden oldu. Kimi dünyanın daha ne olduğunun sorgulamasını yapamamış kendini sol diye tanımlayanlar, müfredatı birtakım dinî kurumların belirlediğini iddia ederek ortalığı velveleye verdiler. Yine temel konuların doğru bir şekilde toplumda konuşulmasına engel olarak iktidarın başarısızlığını örtecek şekilde birtakım vehimler üzerinden kamunun dikkatini dağıtıyorlar.

            Eğitim, ülkemiz için en önemli konu. Ülkemizin geleceği dediğimiz gençlerimizin tüm hayatını etkileyen eğitimin aklıselim dâhilinde konuşulması, tartışılması, işin ehilleri tarafından ele alınılması gerekir. Vizyon sahibi, milletin varlığını ve geleceğini dert edinmiş vatan evlatlarından Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) üzerine düşeni yerine getirerek üç ayda bir yayımlanan Millî Şuur Dergisi’nin son sayısında müfredat konusuna yer verdi.

Millî Şuur, müfredattaki değişim meselesini “UNICEF Mürekkebiyle Epistemolojik MÜFREDAT” başlığı ile taşımış. Editör yazısında açıklanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için toplum tarafından 65.000’den fazla geri bildirimin şaşırtıcı olduğu vurgulanırken yeni müfredat için ”Aralarında dünya çapında itibarı olan akademisyenlerin de bulunduğu alanın duayenleri bazı akademisyenlerin çalışmalara davet edilmemesi gerçeği, diğer yandan yaklaşık bin akademisyenle oluşturulduğu söylenen bir müfredat!” ifadelerine yer veriliyor.

Editör eğitimci Mustafa Aydın, sözlerine, “Yeni müfredat, paradigma değişikliği iddiasıyla kamuoyuna sunulurken incelemeler şimdi bunu söylenmesin küçük olduğu ifade ediliyor. Müfredat güçlü bir metin olarak karşımıza çıkmazken kes kopyala yapıştır görüntüsü bazı değerlerin sos olarak getirilmeye çalışılmış, eğreti duran bir görüntüsü var gibi. Uzmanlar işin aceleye getirildiği kanaatindeler. Bu arada kitap yazma işi de çok hızlı gidiyor!”

            Editör yazısında esas can alıcı nokta ise yeni hazırlanan müfredatın dış kaynaklar tarafından finansmanının sağlanması. Eğitimci Aydın, “Millî Görüşçü olarak bizi rahatsız eden önemli bir husus şudur: Yeni müfredat için harcanan finansmanı dış kaynaklı parantez işareti Dünya Bankası parantezi kapat oluşuyor iddiası. Sayın Yusuf Tekin, bu konuda; Dünya Bankası’ndan bir para alındı mı, alındıysa ne kadar para alınmıştır ve bu para hibe mi kredi mi, açıklama yaparak kamuoyunu bilgilendirmelidir.” diyerek, yetkilileri, gerekli açıklamaları yapmaya çağırıyor.

Millî Şuur dergisinde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Üzerine Sorular” başlıklı yazısında eğitimci Mustafa Karslıoğlu, müfredata dair en temel soruları cevaplanmak üzere soruyor. Karslıoğlu, yazısına, “Yirmi iki yıllık AK Parti iktidarında en çok değişen iki şey var; biri İhale Kanunu diğeri ise Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim programları.” diyor. Ve sorularını dile getiriyor. “Müfredat değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğu, bu müfredatın ne zaman hazırlandığı” soruları yöneltilirken yazının en can alıcı sorusu “müfredatın kim ve kimler tarafından hazırlandığı” konusu oluyor. Yazar Karslıoğlu, bu soruyu yöneltirken bilgi olarak, “155 ülkeyle yaptığı eğitim anlaşması gereği UNICEF bu ülkeler için eğitim programları hazırlamaktadır. Bu müfredatın o çalışma neticesinde hazırlanan ortak bir program olduğu yönünde görüşler var. Eğer böyle ise programın yerli ve millî olma özelliği yok demektir. Talim Terbiye Kurulundan gelen fısıltı da başkan dâhil çoğu kurul üyesi tarafından müfredatın kabul görmediği yönünde.” düşüncelerine yazısında vurgular yapıyor. Yazar, “Sonuç olarak bu programın devşirme bir program olduğu, uygulanabilinirliğinin ve ölçülebilinirliğinin olmadığı yönünde hem öğretmenlerin hem de akademisyenlerin görüşleri mevcut.” diyerek eğitim alanında söz sahibi, yetkin kişilerin bile yeni müfredata dair bilgilerinin net olmadığını ortaya koyuyor.

Dergi, diğer kıyametin koparıldığı bir konu “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitaplarındaki müfredata dair bir dosyaya yer veriyor. Dosyayı Din Kültür ve Ahlak Bilgisi konusunda eğitimci-yazar olan Halil İbrahim Kabak hazırlamış. Eğitimci Kabak’ın şu sözleri hepimizi aydınlatacak kadar net: “Bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak ilk etapta kendi alanımla ilgili dördüncü sınıflardan on ikinci sınıflara kadar yeni müfredat taslağını incelediğimde dağ fare mi doğurdu desem bir dağ, bir de fare olması lazım. Ama ne dağ var ne de fare doğurdu. Meğer insanların dağ zannettikleri aslında bir halüsinasyonmuş.”

            Bazı yerlerde üfürüldüğü gibi müfredatta dinî değerlerin artırılmadığını, hatta bu alanda hazırlanan yeni metinlerin öncekilerden daha kötü ve birçok eksiği olduğu vurgulanan yazı, toplum olarak ekranlarda tartıştırılan konuya kapılmadan o konunun gerçeklerini öğrenmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Müfredatı” başlıklı dosyasında eğitimci İbrahim Halil Er, kesintisiz eğitime dikkat çekerek, “Kimseyi zorla eğitemeyiz ve kimseye de zorla bir şey öğretemeyiz. Eğitim ve ilim işi talep ve istidat ile olur. Bu nedenle kıt kaynaklarımızı gerçekten eğitimi ve ilmi talep eden istidatlı gençlere harcayalım.” eğitim sistemimizi kilitleyen diğer bir önemli konuyu tartışmaya açmış.

Ülkemizi tanımlarsak en ciddi konularını en gereksiz şekilde kavgaya dönüştürerek çözümsüz hale getirenlerin ülkesi diyebiliriz. Eğer ülkemizde insanca yaşamayı önemsiyorsak ülkemizin her meselesini ciddiyetle ve ehliyetle ele almayı öne almalıyız. Yetkililerden sorunların çözümüne dair çok umudumuz kalmamış durumda olsa da millet olarak kendimize sahip çıkmak, ülkemize sahip çıkmak geleceğimiz olan gençlere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek adına bizler kavgalara, tartışmalara, gerginliklere kapılmadan sorunlarımızı konuşabilmeliyiz.

Millî Şuur dergisine, ülkemizin eğitimi hakkında yıllardır göstermiş olduğu hassasiyet için teşekkür ederiz. Yeni müfredata dair gerçek konuları konuşabilmek adına kaynak eser olan son sayısına yetkililerin de kulak vermesini temenni ederiz.