Aile kurumu, insanlık için en temel ve kadim kurumdur. Dünya tarihinde birçok devletler yıkılıp gitmiş, aile kurumu devam etmiştir. İnsanın dünya imtihanında en güvendiği sığınak ailedir. Ya da öyle olması gerekir. Sağlıklı toplum olabilmesi için sağlıklı aileler şarttır. Bir toplumda sükûnet, barış, kardeşlik tesis edilecekse öncelikle toplumun küçük ve temel birimi olan aile kurumunun olabildiğince korunması ve sağlıklı işlemesini temin edecek sistem kurulmalıdır. Son yıllarda Allah’a karşı savaşını fıtrata aykırı yaşam tarzlarının üretilmesi ve yaygınlaştırılması için çalışan küresel güçler, en son olarak hedefine aileyi almıştır. Bunu da herkes bir şekilde görüyor.
Dünyada cari olan kapitalist ve materyalist sömürü sisteminin devam edebilmesi için insanların bilinçsizleştirilmesi, korumasız bırakılması, sahipsiz bırakılması gerekmektedir. İnsanlar birbirleri ile dayanıştığında, yan yana gelip faaliyette bulunduğu küresel sistemin ürettiği şeylere muhtaç kalmamaktadır. İnsanlığın kapitalist sisteme köle olabilmesi için önce imparatorluklar yıkılmış, yerine ulus devletler icat edilmişti. Daha öncesinde de Avrupa’da seri üretime karşı çıkan, el ile üretime devam eden yaşlı kadınlar “bunlar cadıdır” diyerek halk arasında itibarsızlaştırılarak çoğu yakılmış ve yeni getirilen üretim sistemine toplumlarını ikna etmişlerdi.
Yirminci yüzyıl kendisini “dünyanın efendisi” sananların insanlığı köle yapmak için gayet bilimsel faaliyetlerle dünyanın en bakir coğrafyalarını da sömürebilinir hale getirdi. Bir önceki dönemde insanları zorla köleleştirirken yeni kurulan dünya sisteminde insanlık bu sömürü sisteminin bir parçası olabilmek için can atar hale getirildi. Hâlâ emperyalizme karşı tavır sergileyen toplumları da kendi yetiştirdikleri yöneticiler eliyle ülkelerinin kanunlarını “uluslararası camiaya” uygun hale getiriliyor denilerek devletleri emperyalist, faizci, kapitalist sistemin parçası haline getirdi. Bu şekilde yola getiremedikleri devletleri de “Demokrasi götürüyoruz” yalanı ile işgal ettiler.
Yine de tüm olumsuz tabloya rağmen insanlığın sığındığı bir kurum var; aile. Maaile Dergisi olarak sık sık kapaklarımıza taşıdığımız “İnsanlığın son kalesi; aile” gibi manşetlerle ülkemizde gündem oluşturmaya çalışıyoruz. Çünkü dünyayı ifsat etmek için çalışan yapıların hedefi aile. Bu yeni bir durumda değil oysa. Maaile olarak yeri geldiğinde Aile Bakanlığı’nı direkt muhatap alarak aile kurumunun, aile üyesi kadının, erkeğin ve çocukların sorunlarını taşımaya da çalıştık. Dokuz yıla yaklaşan yayın hayatında en temel derdimiz ailemiz oldu. Hem küçük ailemiz hem büyük ailemiz ümmet oldu.
Bu faslı neden belirttik? Dokuz yıla yakın yayın hayatında olmamıza rağmen hiçbir yetkilinin “Sizin derdiniz nedir? Söylediğiniz meseleler için çözümler için öneriniz var mıdır?” gibi bir muhataplığımız olmadı. Fakat iktidar tarafından kaybedilen yerel seçimler sonrası Saadet Partisi/Millî Görüşçülerin dile getirdikleri sorunlar için bir bir hamle yapılıyor. İktidarın geçen gün kamuda tasarruf, şimdi de aile için bir eylem planı çalışması var.
Resmî Gazete’de 14 Mayıs 2024 tarihli yayımlanan genelge aile ile ilgili. Cumhurbaşkanlığından “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” genelgesi yayımlandı. Genelgenin başında ailenin önemine değinen girişinden sonra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koordinasyonunda “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028)” hazırlandığı duyuruluyor.
Söz konusu vizyon belgesi ve eylem planının etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesini temin etmek için “Aile Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun teşkil ettirileceği ve her ilde de bu kurulların kurulacağı” genelgede vurgulanıyor.
Kurulduğundan bahsedilen kurulun; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı başkanlığında; Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık bakanları ile Diyanet İşleri Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Gençlik ve Spor, Hazine ve Maliye, Kültür ve Turizm, Milli Savunma, Sanayi ve Teknoloji, Tarım ve Orman, Ticaret ile Ulaştırma ve Altyapı bakanlıklarının ilgili bakan yardımcıları; Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ve Türkiye Belediyeler Birliği’nin karar vermeye yetkili üst düzey temsilcilerinden oluştuğu belirtiliyor.
Genelgede yer alan kuruldaki paydaşlara bakıldığında ailenin korunması ve güçlendirilmesi için gayet geniş bir çerçevede ele alınıyor izlenimi veriyor. Genelgede kurul çalışmalarına konuyla ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri davet edebileceği belirtiliyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, konu ile ilgili açıklamasında, “Ailenin ve tüm aile bireylerinin her türlü zararlı akım ve alışkanlıklara karşı dayanıklı hale getirilmesi, nesiller arası temas ve dayanışmanın artırılması, aktif ve dinamik nüfus yapısının korunması, aile bireylerinin sorun çözme kapasitesinin artırılması ve sosyal kalkınmanın devamlılığını sağlamak üzere aile kurumunun korunması ve güçlendirilmesi bizim için çok önemli.” ifadelerine yer veriyor. Bakan, aynı zamanda “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” ile ilgili eylem planını duyururken “Türkiye için ilk defa “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” başlığında hazırlanan belgenin ve eylem planının detaylarını Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Aile Günü” ilan edilen 15 Mayıs’ta açıklayacaklarını” ilan ediyor.
Bakan’ın konuşmasında yaptığı Birleşmiş Milletler vurgusu insanımızın dertlerinin çözülmesi açısından umut vaat etmemektedir. Zira şu an ülkemizde boşanmalar artıyor, aile içi şiddetli geçimsizlikler yaşanıyorsa bu, AKP’nin iktidar olur olmaz yurt dışından, uluslararası küresel sömürücü sistemin belirlediği ilkeleri kanun olarak Meclis’imizden geçirmesi yüzündendir. Bir Avrupa Birliği’ne girmek hülyası ile değiştirilen iç hukuk maddelerinin toplumun ihtiyaçlarını karşılamaması ve milletimizin inanç değerleri ile doku uyuşmazlığı taşıması yüzünden aile kurumumuz bir kriz içerisindedir.
Aileye dair, bu topraklara dair bir çözüm olacaksa kendi bedenine, kendi ölçülerinde çözüm bulmaya çalıştığı zaman olacaktır. Birleşmiş Milletler’in, CEDAW’ın, Avrupa Birliği’nin getirdiği kurallarla değil.
İlerleyen günlerde göreceğiz; yayımlanan genelge aileyi koruyup güçlendirecek mi, yoksa uluslararası küresel güçlerin yıllardır planlı ve programlı bir şekilde ısrarla dayattığı gündemler pekiştirilecek mi?