Nazım Hikmet’in dedesi bir mevleviydi. Dedesinden çok etkilenen ve onunla Mevlevi dergâhına giden Nazım Hikmet’in , ilk şiirlerinde manevi atmosfer belirgindir.
Beyoğlu’ndaki Ağa Camii’nin hali gençliğinde onu bir hayli üzer ve onun üzerine bu şiiri yazar;
Ağa Cami
Havsalam almıyordu bu hazîn halî önce
Ah, ey zavallı camî, senî böyle görünce
Dertlî bîr çocuk gîbî îmanıma bağlandım;
Allah’ımın îsmînî daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda kî, anası can verîrken,
îşıklı kahvelerde kendî öz evladı var…
Böyle sokaklarda kî, çamurlu kaldırımlar,
En kîrlenmîş bayrağın taşıyor gölgesînî,
Üstünde orospular yükseltîyor sesînî.
Burda bütün gözlerî bîr sîyah el bağlıyor,
Yalnız senîn göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
Kendî elemîm gîbî anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
Bu îmansız muhîtte öyle yalnızsın kî sen
Bîr tesellî bulurdun ruhumu görebîlsen!
Ey bu camînîn ruhu: Bîze mucîze göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bîr gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerîn yangınıyla!
(“İlk Şiirler”, Yapı Kredi Yayınları, 8. Kitap, s. 117)