Ekonomik kriz öyle bir noktaya geldi ki; iktidar artık “kamuda tasarruf” tedbirlerini uygulamak mecburiyetinde kaldı. Başta Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu olmak üzere aklı başında olan herkes iktidarı öncelikle tasarruf noktasında uyarıp duruyordu. Muhaliflerin ve vicdan sahibi insanların uyarılarına kulağını tıkayan AKP iktidarı, yerel seçimlerden sonra sandıktan çıkan sonuç itibarı ile bazı işler yapmaya başladı.
Bunlardan biri, yurtdışında yaptığı bir konuşmada ülkemizin vatandaşlarından “yerel halk” diye tanımlayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı kamuda tasarruf tedbirleri oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığının açıkladığı kamudaki tasarruf tedbirleri sekiz başlık altında sınıflandırılmış durumda. Taşıtlar, kamu binaları, kamu istihdamı, idari yapılanmada etkinlik, enerji ve atık yönetimi, haberleşme ve iletişim giderleri, diğer cari harcamalar başlıkları ile halka duyurulan tasarruf paketinden 100 milyarlık tasarruf sağlanması hedefleniyor.
Açıklanan tedbir paketinde birçok hususa değinilmiş olmasına rağmen “itibardan tasarruf olunmaz” denilen kalemlere yani saraylara, uçak filosuna dokunulmamış olması halk nezdinde tatmin edici bir tasarruf paketi olmadığı düşüncesini pekiştirdi. Zira sadece Beştepe’nin aydınlatması bütçede yeteri kadar delik oluşturacak tutarda gidere sebep oluyor.
Şimdi şöyle geriye dönüp ülkemizde ekonomik kriz ve üretim değil, faizci kapitalist ekonomik modelin sonucu ortaya çıkan tablolar sebebiyle haber servislerine düşen haberleri bir hatırlayalım:
Adana’dan gelen haber, hangimizin ciğerini parçalamamıştı? “Adana’da eşi bir yıla aşkın süre işsiz kalan ve ev kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki, oduncu, ‘Bacım bu paraya odun mu olur?’ dedi. Ama anne Emine Akçay ısrar etti, bir çuval odunu alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı; olmadı. Emine Akçay, çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sonra diğer odaya gidip, tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak kendini astı.” Haberini okuyunca hangimiz irkilmedik?
Diğer bir haber “Türkiye, Kocaeli’nden gelen bir intihar haberiyle sarsıldı.” diye akşam yemeğimizin ortasına ekranlardan bomba gibi düşüyordu. Haberin detayı, “Oğluna, okulun istediği pantolonu alamayan İsmail Devrim, çocuğu okuldan gönderilince kendisini banyoda iple asarak yaşamına son verdi. Çaresiz babanın eşine söylediği son sözleri ise, ‘Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki’ oldu.” diye devam ediyordu.
Başka bir haberin spotu, “Silvan’da eşinin ‘yemek yapacak bir şey yok’ sözü üzerine intihar eden 4 çocuk babası Hacı Örüç’ün ailesine yardım yağıyor.” şeklindeydi. Haberin detayı, “İlçenin kenar mahallelerinden olan Bağlar Mahallesi’nde 5 gün önce akşam eve dönüşünde eşi Hediye Örüç’ün, “Yemek yapacak bir şey yoktu, bu nedenle yemek yok” sözleri üzerine bunalıma girerek kendini tavana asan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Hacı Örüç’ün evinde taziye sürüyor.” diyerek, ülkenin hâlâ kenar mahallelerinin ülkenin refahından yeteri kadar payını alamadığına da işaret ediyor.
2018 yılına ait bir haberde de, “’Geçen yıl maddi sıkıntılar nedeniyle 233 kişi intihar etti’ verisi vatandaşlarla paylaşılıyor. Ekonomik krizin sebep olduğu en kötü sonuç intiharlardır. Fakat bir de bunun sosyal hayata yansımaları da var. Ülkemizde artan boşanma sebeplerinin başında ekonomik sıkıntının olmadığını kim söyleyebilir? Ev sahipleri ile kiracılar arasındaki husumetler, sokaklarda artan hırsızlık, gasp olayları, internet üzerinden artan dolandırıcılık faaliyetleri gibi hukuksal açıdan suç olan davranışların artması da ekonominin kötü yönetiminin sonucudur.
Milletimiz ekonomik bir buhran içinde iken yandaş şirketlerin silinen vergi borçlarını nereye koymalıyız? Mesela iktidar kime sordu da bu şirketlerin vergi borçlarını silebildi? O silinen vergi borçların emeklimizin, asgari ücretli çalışanımızın, geleceğini kurmaya çalışan gençlerimizin hakkıydı. Sadece yerli yandaş şirketlerin mi vergi borçları silindi? Hayır! Şubat ayında Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden kazasının müsebbibi Kanadalı şirketin vergi borcunu da bir kalemde sildi. Hem de sadece dokuz aylık tutarı 7,2 milyon dolar olan vergi borcunu.
Ülkemizin tablosu ortada. Ekonomik krizden aileler parçalandı, boşanmalar arttı, intihar gerçekleşti, ülkenin gençleri Meksika sınırından Amerika’ya geçebilmek için akın akın ülkeyi terk etti, ülkenin beyinleri yeterli çalışma alanı bulamadı diye başka ülkelere göç etti, çocuklar ve kadınlar ucuz iş gücü olarak çalıştırıldı (bu olayların hepsi hâlâ devam ediyor). Bu yaşanan olayların yanında ekonomi profesörleri, uzmanlar, başta Temel Başkan olmak üzere bazı siyasiler uyardı. Bunların hiçbiri iktidarı harekete geçirmek için etkili ve yeterli olmadı. Ama yerel seçimlerde kaybedilen oylar iktidarı birtakım işleri yapmaya itti. Ve iktidar “kamuda tasarruf tedbiri” paketini açıklamak zorunda kaldı. Belki de “yapıyormuş gibi yapmaya” itti demek doğru olacak.
Söz çok, dert çok… Sözü kısa keselim. Şimdi gözlerimiz açıklanan kamudaki tasarruf paketinin nasıl sonuçlanacağını merak ediyor. Tasarruf sadece kırtasiye işlerinde mi gerçekleşecek, yoksa gerçekten kötü giden ekonomik tabloya bir katkı mı sağlayacak? Yaşarsak göreceğiz.